“Erkek veya kadın, kim “mümin” olarak salih amel işlerse, elbette biz ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (16/Nahl, 97)

ALLAH’IN AFFETMEYECEĞİ TEK GÜNAH: ŞİRK

Buraya kadar ki bölümlerde hep Lâ ilâhe illallâh’ın ne manalara geldiğini, tevhidin ne olduğunu ve imanla alakalı bazı hususları anlatmaya çalıştık. Burada ise bunları bozan ve insanı dinden çıkararak “müşrik” yapan bazı amelleri anlatmaya çalışacağız. Lakin konumuza giriş yapmadan önce şirkin ne olduğunu ve şirkle alakalı bazı önemli bilgileri izah etmemiz gerekecektir; zira bir şeyin detayını bilebilmek için, aslını bilmek gerekir.

Konuya öncelikle birkaç misal vererek şirkin ne kadar tehlikeli ve uzak durulması gereken bir şey olduğunu vurgulayarak başlayacağım.

Şimdi bir bardak düşün… İçerisinde tavşankanı gibi içilmeye hazır bir çay. O kadar güzel görünüyor ki, hemen içmek istiyorsun. Lakin ortada bir problem var. Birisi, senin içmek istediğin bu mükemmel çayın içerisine bir damla, ama sadece bir damla idrar/sidik dökmüş. Ne yaparsın? Bu mükemmel ve tavşankanı gibi çayı içer misin?

İçmezsin herhalde.

Neden?

Çünkü içerisine bir damla sidik dökülmüş de ondan.

Peki, “Ama hocam bardağın % 99’u temiz” diyebilir misin?

Diyemezsin; çünkü o % 1 oranındaki sidik bardaktaki bütün çayı pislemiştir.

İşte içerisine bir damla sidik dökülen bir çay nasıl ki necis ve pis oluyorsa, insanın imanına bulaşan bir tek şirk de aynı şekilde imanı bulandırır, onu necis ve pis yapar.

Bir örnek daha vereyim. Yetmiş yaşında bir adam düşün ki, bu adam tam elli yıldır evli. Eşi ile son derece mutlu ve huzurlu. Tıpkı iki kumru gibi birbirine bağlı ve âşıklar. Ama gelin görün ki, bu elli yılın ardından kadın yatağına bir başka erkeği alıyor ve eşini aldatıyor!

Bu manzarayı gören adamcağız ne yapar?

Eğer namuslu ise önünde iki seçenek vardır: 1- Ya kadını boşar. 2- Ya da kadını öldürür. Bu aldatmanın ardından şöyle der mi hiç: Ama canım elli yılın hatırı var, bir kereden ne olacak!

Namuslu bir kimse böyle demez, diyemez.

İşte bir kadının, yalnızca bir kereliğine yatağına başka bir erkeği alması nasıl ki kabul edilemez bir suç ise, nasıl ki bu iş elli yıllık bir evliliği bir anda yok ediyor, köküne kezzap suyu döküyor ise, insanın imanına bulaşan tek bir şirk de aynı şekilde bağışlanmaz bir suçtur ve insanın imanını yok eder, köküne kezzap suyu döker.

İşte şirk böyle bir şeydir, yani insanın imanını bir anda alıp götüren pis bir şey. Bu nedenle ömürde bir kere bile olsa, asla insanın onun içerisine düşmemesi gerekir. Aksi halde sidik örneği veya biraz önceki misal gibi insanın imanını mahveder, kökünden kurutur.

Bir insanın, yanlış olduğunu bilmediği bir şeyin içerisine düşmesi muhtemeldir. Zehirin öldürücü olduğunu bilmeyen bir kimse onu çay niyetiyle içebilir. Ya da sobanın yaktığını bilmeyen bir çocuk ona elini uzatıp dokunabilir. Ama zehirin öldürdüğünü, sobanın yaktığını bilen, bir daha ona yaklaşır mı? İşte şirk meselesi de tıpkı böyledir. Eğer biz şirki ve hangi şeylerin insanı şirke düşürdüğünü bilmezsek her an ona bulaşabiliriz. Ama şirki ve hangi işlerin insanı şirke götürdüğünü bilirsek, canımızı almaya kalksalar bile bizi şirke düşüremezler. Bu nedenle ne yapıp-edip şirki ve hangi amellerin insanı şirke düşürdüğünü bilmemiz, öğrenmemiz gerekmektedir.

Konuya öncelikle şirkin tanımı ile başlayacağım. İşte sana meselenin detayı.

Tanımı: Şirk, sözlükte “ortak olma, denk tutma, eşit kabul etme” anlamındadır. Istılahta, yani İslam’ın kullanımında ise:

صرف شيئ من خصائص الله الي غير الله

 “Allah’a ait olan özelliklerden her hangi birisini bir başkasına vermek” demektir.

Bu tanımı iyi ezberlemeni ve hiç aklından çıkarmamanı tavsiye ederim; zira bu, hayatının her alanında seni karşılaştığın şirklere karşı uyaracak ve şirk olan bir şeyi anımsamanda sana yardımcı olacaktır.

Bu tanım, İslam âlimlerinin ortaya koyduğu birinci tanımdır. Bir diğer tanıma göre ise şirk:

صرف عبادة من العبادات الي غير الله

 “İbadetlerden herhangi birisini bir başka varlığa sunmak” demektir.

İşin aslı her iki tanım da bir noktada birleşmektedir. İşte tüm İslam âlimlerinin şirke verdiği mana budur.

Birinci tanıma tekrar dönelim. Bu tanımı kesinlikle adın gibi ezbere bilmen gerekir. Dedik ki: Şirk Allah’a ait olan özelliklerden her hangi birisini bir başkasına vermek” demektir. Bir insan Allah’ın özelliklerinden her hangi birisini bir varlığa verir veya nispet ederse kesinlikle Allah’a şirk koşmuş olur.

Biz “Allah’a ait olan özellikler” dediğimizde bir soru hemen kendisini ortaya atıyor:

Nedir Allah’ın özellikleri?

Bu soruya cevap vermeye gerek duymuyoruz; zira sen zaten bu sorunun cevabını biliyorsun. Fazla değil, hemen birkaç konu geriye, kitabın ilk sayfalarına git ve orada sana “Lâ ilâhe illallâh”ın anlamlarına dair anlatmış olduğum şeyleri düşün. Hatırladın değil mi? Hani demiştim ya, “Lâ ilâhe illallâh” demek, aynı zamanda Allah’tan başka yaratıcı yoktur, Allah’tan başka kanun koyucu yoktur, Allah’tan başka duâlara karşılık veren yoktur… diye, işte onların her biri, Allah’ın birer özelliği ve “Hasâisi” dediğimiz bazı nitelikleridir.

 İşte bunlardan her hangi birisini bir varlığa vermek, insanı şirk çukuruna düşüren amellerdendir.

Ben meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için yine de bazı örnekler vereceğim. Mesela:

  1. Hüküm ve kanun koymak Allah’ın özelliklerinden birisidir.

Rabbimiz bu hususta şöyle buyurur:

إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ

“Egemenlik/hâkimiyet yalnızca Allah’ındır.” (Yusuf Sûresi, 40)

أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ

“Dikkat edin! Yaratmakta (yarattıklarına) emretmek (hükmetmek) de Allah’a aittir.” (A’raf Sûresi, 54)

وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا

“O, hâkimiyetine hiçbir kimseyi ortak etmez!” (Kehf Sûresi, 26)

Bu ve benzeri daha nice ayet, mutlak hâkimiyet ve egemenliğin yalnızca Allah’a ait olduğunu ortaya koymaktadır. O, dilediği kanunu koyar, dilediğini emreder, dilediğini yasaklar. Hiç kimsenin O’nu sorgulama ve O’na itiraz etme yetkisi yoktur. Çünkü mutlak Hâkim O’dur.

İşte bu nedenle bir kulun kalkıp ta Allah’ın kanunlarına aykırı kanunlar yapması veya bu anlamda yasalar çıkarması asla olacak bir şey değildir. Eğer böylesi bir işe girişir ve Kitabullah’a aykırı yasalar yaparsa, Allah’a ait olan bu özelliği kendisinde gördüğü için kendisini adeta ‘ilah’ yerine koymuş olur.

Aynı bunun gibi, bir kimse de kalkar ve böylesi işler yapan kimselere bu noktada destek verir ve onlara arka çıkarsa Allah’a ait olan hâkimiyet hakkını başkasına verdiği için şirk koşmuş ve dinden çıkmış olur.

Böylesi bir insanın, bir tutam sakalının olması veya gece gündüz Allah’a ibâdet etmesi hükmü değiştirmez. Bu insan Allah’a ait olan bir özelliği bir başkasına verdiği için kesinlikle şirke düşmüş ve —Allah muhafaza buyursun— ebedî cehennemi hak etmiş olur.

Bir örnek daha verelim:

  1. Gaybı bilmek yalnız Allah’a has olan bir özelliktir. Mutlak gaybı yalnız O bilir. Kıyametin ne zaman kopacağını, insanın nerede ve ne zamanda öleceğini, rahimlerde olan çocukların nasıl olacaklarını ve bunun gibi daha nice şeyleri yalnız ve yalnız Allah bilir. Hiçbir kimsenin bu nokta da bir bilgisi yoktur ve olamaz da…

Rabbimiz şöyle buyurur:

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا

 “O, gaybı bilendir ve gaybına hiçbir kimseyi muttali kılmaz.” (Cin Sûresi, 26)

Bir diğer ayette de şöyle buyurur:

وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ

 “Allah sizleri gabya muttali kılacak değildir.” (Âl-i İmrân Sûresi, 179)

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, mutlak gaybı bilmek yalnız Allah’ın elinde olan bir şeydir. Hiçbir kimsenin bu nokta da bir bilgisi yoktur. Eğer bir kimse çıkarda gaybı bildiğini iddia ederse Allah’a ait olan bir özelliği kendisinde gördüğü için ―bir tutam sakalı dahi olsa― şirk koşmuş ve dinden çıkmış olur.

İşte bu örnekler, sanırım sana bazı ipuçları vermiştir. Sen, Allah’ın diğer özelliklerinde meydana gelen şirkleri bu iki misale kıyaslayarak tespit edebilirsin. Allah beni ve seni şirkin her türlüsüne düşmekten koruyup muhafaza etsin.

Şirk Tüm Amelleri Boşa Çıkarır

Bunu biliyor muydun? Yani şirkin, insanın yaptığı tüm güzel ve salih ameli yok edip boşa çıkardığını? Evet, şirk kesinlikle insanoğlunun yapmış olduğu tüm güzel ve kıymetli amelleri silip süpüren bir şeydir. Bir bardağın içerisinde hem su hem de içki nasıl ki birbirine zarar vermeksizin duramazsa, aynı şekilde iman ve şirk de bir arada birbirine zarar vermeksizin asla duramaz. Birinin varlığı halinde öbürünün yokluğu kesindir. Aksinin iddia edilmesi akıllı birisinin yapacağı bir şey değildir.

Bir insan hayatının tamamını Allah’a ibâdet ve itaatle geçirirse; namaz kılsa, oruç tutsa, zekât verse, hacca gitse, fakir ve miskinleri gözetse… kısacası hayır ve hasenat yönünden birçok sâlih amel işlese, ama bununla birlikte kendisini dinden çıkaran tek bir eylemde bulunsa —Allah korusun— tüm yaptığı ameller boşa gider ve ebedi cehennemi hak edenlerden olur. Aşağıdaki mealini vereceğim ayetler bunun delilidir.

“Eğer onlar (peygamberler) dahi şirk koşsalardı, yaptıkları her amel boşa giderdi.” (En’am Sûresi, 88)

“Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: Eğer sen bile şirk koşarsan, yemin olsun ki amelin boşa çıkar ve muhakkak zarar edenlerden olursun." (Zümer Sûresi, 65)

 Altı çizili olan yerleri görüyor musun? Ne kadar ürpertici, değil mi?

Allah’ın peygamberleri ve Efendimiz Muhammed aleyhisselâm dahi şirk koştuğunda —ki bu mümkün değildir—amelleri boşa çıkacaksa, peki ya bizim gibi günahkâr ve değersiz kulların hâli nasıl olur?

Hiç Allah’ın peygamberleri şirk koşar mı?

Bu mümkün mü?

Ama Allah meselenin ciddiyetini bize kavratmak için böylesi dehşet ve etkileyici bir örnek vermiştir. İşte bu nedenle sen, eğer amellerinin boşa gitmesini istemiyorsan, o zaman şirkin her türlüsünden sakınmalı ve hayatını şirkten uzak tutmalısın.

Şirk Bağışlanması Mümkün Olmayan Bir Günahtır

Şirk, samimi bir şekilde tövbe edilmediği takdirde asla bağışlanmayacak bir ameldir. Allah celle celaluhu  dilediği zaman tüm günahları; içki içilmesini, zina edilmesini, kumar oynanmasını ve benzeri haramları affettiği halde şirki affetmemekte, onun için özel bir tevbe beklemektedir. Özel olarak tevbe edilmediği sürece bağışlamayacağını söylemiştir. Şimdi şu ayetleri Allah için iyi düşün ve gerekirse tekrar tekrar oku.

 “Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Ondan başkasını da dilediğine bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur” (Nisa Sûresi, 48)

Peygamberimiz Şirkten Sürekli Allah’a Sığınmıştır

Allah Râsulü’nün şirke düşmesi ve Allah’a ortak koşması biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, mümkün değildir. Allah, haddi zatında onunla şirki yerle bir etmeyi ve yeryüzünün tamamından silmeyi murâd etmiştir. Kendisi vasıtasıyla şirki yok edeceği zata, hiç şirk koşturur mu?

Ama buna rağmen O, şirke bulaşmamak için sabah-akşam sürekli Rabbisine duâ etmiş, yalvarmış ve kendisini korumasını talep etmiştir. Şöyle yakarmıştır:

اللهمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ وَأَنَا أَعْلَمُ ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لاَ أَعْلَمُ

 “Allah’ım! Bilerek şirk koşmaktan sana sığınırım. Bilmediğim şeyler hususunda da senden bağışlanma dilerim.”[1]

أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ أعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي وَ مِنْ شَرِّ الشَّيْطَانِ وَ شِرْكِهِ

 “Allah’ım! Senden başka hiçbir hak ilah olmadığına şahadet ederim. Nefsimin şerrinden, şeytanın da şer ve şirkinden sana sığınırım.”[2]

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ منَ الْكُفْرِ وَ الْفَقْرِ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ

“Allah’ım! Küfürden, fakirlikten ve kabir azabından sana sığınırım. Senden başka hiçbir hak ilah yoktur”[3]

O, Allah’ın peygamberi ve en sevgili kulu olmasına rağmen her daim şirke düşmemek için Allah’a yalvarıyorsa, garantisi olmayan bizlerin çok daha fazla uyanık olması ve sürekli teyakkuzda bulunması gerekmektedir.

Günümüzde Yaygın Olan Şirk Çeşitleri

Şirkin çeşit ve kısımlarını saymak mümkün değildir. Ama toplumumuz da yaygın olan şirk çeşitleri özetle şunlardır.

1- Hâkimiyet Şirki. Şirkin bu kısmını kitabımızın muhtelif yerlerinde etraflıca izah ettiğimiz için tekrar etmeyeceğiz. Ama okuyucudan şunu bilmesini isteriz ki, bu gün dünya üzerinde en yaygın olan şirk çeşidi belki de budur. Bu gün Allah’ın rahmet ettikleri hariç insanların büyük bir kısmı —maalesef— Allah’ın bu hakkını alıp Allah’tan başkalarına vermekte ve hâkimiyette Allah’a şirk koşmaktadır.

2- İtaat Şirki. Şirkin bu kısmı kulun, Allah’ın izin vermediği konularda kanun çıkaranlara ve Allah’ın serbest bıraktıklarını yasaklayan, yasakladıklarını da serbest bırakanlara itaat edip destek vermesi ile meydana gelir. Yani, küfür kanunlarında, kanun yapanlara itaat etmek şirktir. Yüce Allah şöyle buyurur:

“Eğer onlara itaat ederseniz hiç şüphe yok ki (o zaman) siz de müşrik olursunuz” (En’am Sûresi, 121)

Allah Teâlâ ölmüş hayvanın etini yemeyi yasaklayınca Mekkeli müşrikler Müslümanlara: “Bir hayvanı siz öldürünce (kesince) helal oluyor da, Allah (tabii bir ölümle) öldürünce niye helal olmasın?” diye itirazda bulundular. Bu itiraz karşısında bazı Müslümanların kalbinde bir şüphe hali belirdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu ayeti indirdi. [4]

Ayet Allah’ın haram kılmış olmasına rağmen ölü hayvan etini yiyen kimselerin, sırf müşriklere itaat ettiklerinden ötürü şirke düşeceklerini bildirmektedir. Büyük bir İslam âlimi olan İbn-i Kesir, bu ayetin tefsirinde şöyle der:

“Eğer siz Allah’ın şeriatından başkalarının sözlerine döner ve bunu Allah’ın emrinin önüne geçirirseniz –ki bu şirktir- sizler de müşrik olursunuz.”

Bu günde durum farklı değildir. Birileri, çıkardıkları yasa ve kanunlarla Allah’ın yasaklarını serbest, emrettiklerini de yasak yapmakta, birileri de bu tür insanlara destek verip arka çıkmaktalar. Bu iki sınıfında yaptığı iş şirktir ve hemen tevbe etmeleri gerekir. Oysa Allah’ın zikrettiğimiz bu ayeti, kanun koyma noktasında kâfirlere itaat edenlerin net olarak şirke düşeceklerini ifade etmektedir. Hem de bunu öyle vurgulu bir şekilde ifade etmektedir ki, Arapça bilenler bunu çok iyi anlarlar.

İşte bu amel günümüzün şirklerinden birisidir ve bizim bu amelden son derece sakınmamız ve uzak durmamız gerekmektedir.

3- Velâyet Şirki. “Velâyet” kelimesi Arap dilinde: Dostluk kurma, iki tarafın birisine yakın olma, kalben sevgi duyma, azalar ile yardım etme, destek verme, müttefik olma gibi anlamlara gelmektedir. İslam bu kelimeyi genel olarak “müminlerin aleyhinde kâfirlere yardım etme” anlamında kullanmıştır. Dolayısıyla bir insan bir kelime, bir söz veya bir işaretle bile müminlerin aleyhinde kâfirlere yardım edecek olsa, kâfirlere velâyet verdiğinden dolayı dinden çıkmış ve şirke düşmüş olur. Müminlerin sırlarını, gizliliklerini ve sadece kardeşlerinin bilmesi gereken bilgileri tâğutlara ispiyon etmesi de, velayet şirkinin içine girer amellerdendir.

Bu amelin insanı dinden çıkardığının birçok delili vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri veli (dost, sırdaş, yardımcı, lider) edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile bir bağı kalmaz.” (Âl-i İmran Sûresi 28)

Ayetin Allah ile bir bağı kalmazkısmı, bu amelin insanı dinden çıkardığının en net delillerindendir.

Rabbimiz yine şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli (dost, sırdaş, yardımcı, lider) edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden her kim onları veli edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide Sûresi, 51)

Bu ayet de kâfirleri veli, yani dost, sırdaş, yardımcı, lider edinmenin insanı kâfir ve müşrik yapacağının en net delillerindendir. Ayetin o da onlardandırkısmı, bunun en bariz göstergelerindendir.

Konuyla alakalı detaylı bilgi isteyenler, ilgili ayetlerin tefsirlerine temel Ehl-i Sünnet kaynaklarından bakabilirler.

4- Yardım Dileme ve Medet Umma Şirki. Sadece ve sadece Allah’ın güç yetirebileceği bir konuda mahlûktan yardım ve medet istemek de kişiyi dinden çıkaran şirk amellerindendir. Kişinin yardım dilemesi ve medet beklemesi ibâdet niteliği taşıyan bir eylemdir. İbadeti ise Allah’tan başkasına sarf etmek şirktir.

Kişilerin Allah’a daha yakın olma maksadıyla, Allah’tan başkalarına yönelmeleri, onlara duâ etmeleri, dilek ve isteklerini Allah’a değil, bu şahıslara yöneltmeleri bugün karşılaştığımız bariz şirk çeşitlerindendir. Bu konuyla alakalı detayları kitabımızın baş taraflarında zikrettiğimiz için çok fazla üzerinde durmayacağız.

Bu saydıklarımız en yaygın olan şirk çeşitleridir. Bunların haricinde de halkımızın düştüğü daha birçok şirk türü bulunmaktadır. Bunlara aşağıda zikredeceğimiz şeyleri örnek verebiliriz.

  • Allah’tan başkasının gaybı bildiğine inanmak,
  • Allah’ın şeriatına dayanmayan yasalarla hükmetmek,
  • İslam’ın tümünden veya bir kısmından hoşlanmamak,
  • Kur’ân ve Sünnetteki hükümlerle veya Müslümanlarla alay etmek,
  • Şeyhlerin kalplerden geçenleri bildiğine inanmak,
  • Sihir ve kehânet gibi şeylerle insanların arasını açmak,
  • Müslümanlarla savaşmak,
  • Putlara kıyam etmek, onlara saygı göstermek,
  • Allah’tan başkalarının şifa verebileceğini iddia etmek...

 

 

Faruk Furkan

(Lâ İlâhe İllallâh Ne Demek Biliyor musun? adlı eserden alıntılanmıştır.)

 



[1] Buharî “el-Edebu’l-Müfred” adlı eserinde rivayet etmiştir. Bkz. 716 numaralı rivayet.

[2] Tirmizi, 3392.

[3] Ebu Davut, Edep 324.

[4] İbn-i Kesir, 2/231.

Okunma Sayısı:20657