"'Benim namazım, kurbanım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah rızası içindir' de." (EN'ÂM - 162)

EN ÇOK KUR’AN BİLEN DERECELERİN EN BÜYÜĞÜNE SAHİP OLACAK


بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 

Biricik Önderimiz Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sahih hadislerinden öğrendiğimize göre, Kur’an’ı en çok bilen cennette en büyük dereceleri elde edecek; kim daha fazla ayet bilgisine sahipse, kim daha çok ayet öğrenmişse, kim daha çok Kur’an’ı öğrenmek için çabalamışsa o ahirette daha kârlı, daha kazançlı olacaktır. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:

 “Her zaman Kur’ân okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.”[1]

Bu hadisten anladığımıza göre kim dünyada iken bir ayet daha fazla biliyor ise o cennette daha yüksek bir mertebede olacak, daha üstün bir makamı hak edecektir. Örneğin 1001 ayet bilgisi olan kimse, 1000 ayet bilgisine sahip olana oranla bir derece daha yüksek bir yere yerleştirilecektir. 1002 ayet bilen ise 1001 ayet bilene göre daha üst bir makama getirilecektir. Bu, böyle devam edip gidecektir.

Bu hakikati öğrenmiş müminler olarak bizler, daha çok Kur’anla haşır-neşir olmalı ve ona daha fazla ihtimam göstermeliyiz. Mükâfatın en büyüğüne nail olmayı kim istemez? Birisi size aynı anda hem 100 TL, hem de 20 TL uzatsa ve dilediğinizi almakta serbest olduğunuzu söylese, siz hangisini tercih edersiniz? Veya böyle bir pozisyonla karşı karşıya kalan siz değil de, paranın ne demek olduğuna aklı yeni eren 7 yaşındaki bir çocuk olsa, acaba o hangi parayı tercih eder? 20 lirayı mı, yoksa 100 lirayı mı?

Bir çocuk bile bu hususta neyi tercih edeceğini çok iyi biliyorsa, acaba bizler neden bizim için en iyi ve en değerli olanı tercih etmeyi iyi bilmiyoruz?

Bunu çok iyi düşünmemiz gerek…

Laf buraya gelmişken burada bir hakikatin altını çizmek istiyorum:

Acaba bu ayetleri sadece bilenler, ezberlemiş olanlar mı bu dereceleri elde edecek, yoksa bu ayetlerin gereğince hayatını düzenleyenler, okudukları ayetleri hayatlarına aktaranlar, yani Kur’an’ı yaşayanlar mı?

Bu sorunun cevabını −Kur’an ve Sünnet bütünlüğünde düşündüğümüz zaman− kesinlikle ikinci şık olarak cevaplandırmamız gerekmektedir. Her ne kadar bu hadisin zahirinden sadece Kur’an’ı okuyanlara bu vaat yapılmış gibi görünse de, konuyla alakalı diğer ayet ve hadisleri beraberce düşündüğümüz zaman bu okumadan kastın amele ve pratiğe yönelik bir okuma olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz.

Yani eğer cennette yüksek yüksek derecelere nail olmak ve en üst makamları elde etmek istiyorsak, o zaman Kur’an’ı öncelikle okumalı sonrasında da okuduğumuz ayetlerden öğrendiğimiz hakikatleri hayatımıza geçirmeliyiz. Gıybetin yanlışlığını bildiren “Ey iman edenler… Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz (değil mi?) (49/Hucurat, 12) ayetini sürekli okuyan, ama daima insanların gıybetini yapan birisi Efendimizin bu müjdesine nail olabilir mi sizce?

Ya da  “…Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a bağlanın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!” (22/Hac, 78) ayetini her gün tilavet edip durduğu halde namazı kılmayan, zekâtını vermeyen ve Allah’a bağlanmayan bir kimse acaba bu müjdeye muhatap olabilir mi?

İşte bu iki örnekten hareketle diyoruz ki: Okumaktan maksat; amel etmeye, hükümleri uygulamaya ve ayetleri yaşamaya yönelik bir okumadır. Böyle olmayan okumalar insan için bir fayda temin etmediği gibi onun için yük bile olabilir.

“Tevrat’la yükümlü tutulup da onun (içindeki hükümlerle) amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerine karşı kâfirce bir tutum sergileyen topluluğun hâli ne de kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (62/Cuma, 5)

Bu hakikati öğrendiğimize göre şimdi gelin, hep beraber Kur’an’ı amel etmek, ayetlerini yaşamak, hükümlerini tatbik etmek, bizden istediklerini pratiğe dökmek üzere okuyalım ve cennetteki makamımızı bir derece daha artıralım!

 

İbrahim Gadban

 



[1] Ebû Dâvûd, Vitr, 20.

Okunma Sayısı:2668