“(O gün) Peygamber: “Rabbim! Benim kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” diyecek.” (25/Furkan, 30)

GELİN, BİR SÜNNETİ İHYA EDELİM!

بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini yaşamak, onu hayata hâkim kılmak ve bu uğurda çaba harcamak her müslümanın en öncelikli görevlerinden birisidir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i sevmek yalın söz ile olacak bir şey değildir. Aksine O’nu sevmek, O’na uymayı, O’nun gittiği yoldan gitmeyi ve O’nun yaptıklarını yapmayı gerektirir. Rabbimiz şöyle buyurur:

(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir. (3/Âl-i İmrân, 31)

Bu ayette Rabbimiz, “Ben Allah’ı seviyorum” iddiasının doğru olup-olmadığını ortaya çıkaracak ölçünün, ancak Rasûlü’ne itaatten geçtiğini beyan etmektedir. Eğer kişi Allah’ı seviyorsa Rasûlü’ne itaat etmelidir. Eğer itaat etmiyorsa bu kesinlikle o kulun Allah’ı sevmediğini gösterir. Bu kaçınılmaz olarak böyledir. Ayetin devamının bildirdiğine göre, Allah’ın bizleri sevmesinin ve günahlarımızı bağışlamasının yegâne şartı da yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme itaattir. Şayet Allah’ın bizleri sevmesini ve günahlarımızı bağışlamasını istiyorsak, o zaman Rasûlullah’a itaat etmemiz gerekmektedir. Bu anlatılanlardan açıkça anlaşıldığına göre; bir insan eğer peygambere itaat etmiyor, O’nun sünnetini yaşamıyor ve hayatını O’na benzetmeye çalışmıyorsa, o zaman o, “Ben Allah’ı seviyorum” iddiasında kesinlikle yalancıdır. O aslında Allah’ı sevmemektedir. Zira şayet sevse idi, o zaman Rasûl’e uyar ve O’nun yolundan gitmeye çalışırdı…

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamber olarak gönderilişi ile bizim aramızda 1400 küsür yıl vardır. Bu süre zarfında Efendimizin yaptığı bazı fiiller –geçen bu süre zarfından dolayı– unutulmaya yüz tutmuş veya insanların gafletinden dolayı terk edilir olmuştur.

Terk edilen veya unutulan sünnetleri ihya etmek, büyük bir ecir elde etmeye vesile olduğu gibi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin sevgisini kazanmaya ve cennette O’na komşu olmaya da vesile olur.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Enes b. Mâlik radıyallahu anh’a şöyle buyurmuştur:

“Yavrucuğum! Hiçbir kimseye karşı kalbinde bir hile ve kin beslemeksizin sabahlamaya ve akşamlamaya gücün yeterse bunu mutlaka yap. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sonra şöyle devam etti: “Yavrum! İşte benim sünnetim budur. Kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur. Beni seven de Cennet’te benimle birlikte olacaktır. (Tirmizî, 2678)

Yine Tirmizî’nin rivayet ettiği bir hadisinde de şöyle buyurur:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Bilâl b. Hâris’e: “Bil bakalım” buyurdu. Bunun üzerine Bilâl radıyallahu anh: “Neyi bileyim? Ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Benden sonra sünnetimden kaldırılan bir sünneti kim ihya edip ortaya çıkarırsa ona, o sünnetle amel edenler kadar sevap vardır. Amel edenlerin sevapları da hiç eksiltilmez. Ve yine her kim de, Allah ve Rasûlünün razı olmadığı, sonradan çıkan bir bidati ortaya çıkarırsa, o kimseye o bidatle amel edenlerin günahları da birlikte yazılır ve onların günahlarından da hiçbir şey eksiltilmez.” (Tirmizî, 2677)

Bir hadiste de şöyle geçer:

“Ümmetimin bozulduğu/fesada uğradığı dönemlerde sünnetime sarılan kimseye şehid ecri verilecektir.” (Daîfu’l-Camii’s-Sağîr, 5913. Bu hadis senet itibari ile zayıftır.)

Efendimize olan sevgimizi göstermek ve hadislerde zikredilen bu müthiş müjdeye nail olabilmek için O’nun unutulmuş bir sünnetini ihya etmek istiyoruz. Rabbim bizleri sünneti yaşayan, yaşatan ve onu müdafaa eden kullarından eylesin.(Âmîn)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Tesbih Çekme Şekilleri

Tespit edebildiğimiz kadarıyla, Efendimiz aleyhisselam’ın farz namazların hemen akabinde[1] 4 farklı şekilde tesbih çekme modeli vardır. Şimdi sırasıyla bunları zikredelim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

  1. “Her kim (farz) namazdan sonra 33 defa “Subhanallah”, 33 defa “el-Hamdülillah” ve 33 defa “Allahu Ekber” der, sonrasında da: “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehü’l mülkü ve lehü'l hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir” diyerek yüze tamamlarsa, deniz köpüğü bile kadar olsa bütün günahları bağışlanır.”[2]
  2. “Her farz namazdan sonra peş peşe söylenecek bazı sözler vardır. Bu sözleri söyleyen sevabından asla mahrum olmaz. Söylenecek bu sözler 33 defa “Subhanallah” 33 defa “Elhamdülillah” ve 34 defa “Allahu Ekber” sözleridir.” [3]
  3. Zeyd b. Sabit anlatır: Bizler, her namazdan sonra 33 defa “Subhanallah”, 33 defa “Elhamdülillah” ve 34 defa “Allahu Ekber” demekle emrolunduk. Ensar’dan bir adama rüyasında, “Hz. Peygamber, her namazdan sonra şöyle şöyle demenizi emretti mi?” diye soruldu. Ensar’dan olan adam: “Evet” dedi. Rüyada görünen kişi: “Bunları 25’er defa söyleyin ve buna tehlil (La ilahe illallah demeyi) de ekleyin” dedi. Sabah olunca, Ensar’dan olan adam Hz. Peygamberin yanına gitti ve rüyasını ona haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Böyle yapın” buyurdu.[4]
  4. “İki özellik vardır ki Müslüman bir kul buna güzelce riayet ederse mutlaka cennete girer. Bu çok kolaydır ama bununla amel eden azdır. Her namazın ardından on defa “Subhanallah” 10 defa “Elhamdülillah” ve 10 defa da “Allahu Ekber” demektir ki, bu günde 150 eder. Mizan da ise 1500 eder. Yatağına girdiğinde 34 defa “Allahu Ekber” 33 defa “Elhamdülillah” ve 33 defa da “Subhanallah” demek dilde 100, Mizan da ise 1000 eder. Acaba hanginiz bir gün ve gecede 2500 günah işler ki?”[5]

Aktardığımız bu rivayetlerden, Rasulullah aleyhisselam’ın farz namazların hemen akabinde nasıl tesbihat yaptığını ve bu tesbihatların ne gibi faydaları olduğunu öğrendik. Toplumumuzun geneli açısından değerlendirdiğimizde bu tesbih türlerinden sadece bir tanesi yaygındır. O da ilk verdiğimiz rivayette geçen şekildir.

Diğer tesbih çekme modellerini de hayatımıza kazandırarak −üstte de belirttiğimiz gibi− ölmüş bir sünneti ihya edebilir ve bu sayede Rasulullah’ın sevgisine mazhar olabiliriz.

Dört numaralı rivayette geçen “Bu çok kolaydır ama bununla amel eden azdır” ifadesi bizi harekete geçirmeli ve o ‘az’ kimselerden olabilmek için mutlaka bu hadisle amel etmeliyiz.

Konumuza ışık tutan diğer bir rivayeti daha aktararak yazımızı sonlandırmak istiyoruz.

Enes b. Malik radıyallahu anhden şöyle rivayet edilmiştir:

Bir gün Ümmü Süleym radıyallahu anhâ, sabah erkenden Peygamberimize geldi ve: “Ya Rasulullah! Bana namazlarımda söyleyeceğim bir şeyler öğret” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “10 defa ‘Allahu Ekber’, 10 defa ‘Subhanallah’ ve 10 defa da ‘Elhamdülillah’ de, sonra da Allah’tan ne dilersen dile…” buyurdu.[6]

Bu hadis, dua ve niyazlarımızı tesbihten sonraya bırakmanın güzel bir şey olduğuna işaret etmektedir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “10 defa ‘Allahu Ekber’, 10 defa ‘Subhanallah’ ve 10 defa da ‘Elhamdülillah’ de, sonra da Allah’tan ne dilersen dile…” sözü buna işaret etmektedir. Allah en iyisini bilendir.

 

Faruk Furkan

 



[1] Bu gün Türkiye Müslümanları, tesbihâtlarını maalesef farz namazlarının hemen akabinde değil de sünnet namazların akabinde yapmaktadır. Oysa Sünnet-i Seniyye’nin ortaya koyduğuna göre; tesbihat, farz namazın hemen akabinde yapılır. Bizler her noktada Rasulullah’ı örnek almakla mükellef olduğumuz için bu konuda da O’nu örnek almalı ve sünnetin bize öğrettiği şeye tabi olmalıyız. Allah sünnete tabi olmayı bizlere kolay kılsın. (Âmîn)

[2] Müslim, 597.

[3] Müslim, 596.

[4] Tirmizî, 3413, Nesaî, 1350.

[5] Ebu Dâvut, 5065, Tirmizî, 3410.

[6] Ahmed b. Hanbel ve Tirmizi rivayet etmiştir. Hadis "hasen"dir.

Okunma Sayısı:1870