“(Rasûlüm!) Sakın ha, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (n cezalandırılmasını), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42)

HAK, RABBİNDEN GELENDİR

Yeryüzünde yaşayıp Allah’ın varlığına inanan insanların tamamına “Uyulması gereken yegâne hak ve doğru nedir?” diye sorsanız istisnâsız hepsinin vereceği cevap “Doğru Allah’tan gelendir, uyulması gereken tek gerçek Allah’ın söylediğidir” şeklinde olacaktır. Yahudi ve Hıristiyanlar bile —her ne kadar söyledikleri bu gerçeğe hakkıyla uymasalar da— bu hakikati zikrettiğimiz şekilde kabul etmekte ve yegâne hakkın Allah’tan gelen gerçekler olduğunu dile getirmektedirler. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de bu hakikati şu şekilde ifade etmektedir:

De ki: “Hak (yani gerçek ve tek doğru), Rabbinizdendir. Artık dileyen (buna) iman etsin, dileyen (bunu) inkâr etsin...(Kehf Sûresi, 29)

Şimdi seni bir süreliğine düşünmeye ve Allah için iç âleminde şu soruların cevabını vermeye davet ediyorum:

  1. Bu gün yaşadığımız şu dünyada “demokrasi” diye bilinen ve İslam ümmetine dikte edilen beşer mahsulü idare sistemi Allah’tan gelen bir gerçek midir?
  2. Demokrasiyi Allah mı emretmiştir?
  3. Demokrasi Kur’ân’da veya Sünnette ismen veya şeklen tavsiye edilmiş midir?

Eğer bu sorulara “evet” diyorsan, zaten seninle konuşacak pek bir şeyimiz kalmamış demektir. Bu durumda sana tavsiyem hemen kitabımı kapatıp kendi işine bakmandır. Yok, eğer bu sorulara “Olur mu canım! Demokrasi hiç Allah tarafından emredilir ve hak olabilir mi?” şeklinde cevap veriyorsan —ki zaten böyle demek zorundayız, aksi halde Allah’a iftira etmiş oluruz— o zaman seninle konuşacak ve dertleşecek hâlâ bir şeylerimiz var demektir.

Bak aziz kardeşim, Kur’an’da hakkın dışında kalan her şey “bâtıl” ve “sapkınlık” olarak kabul edilmiştir. Rabbimiz bu hakikati şu şekilde ifade etmiştir:

“Hak’tan sonra dalâletten/sapıklıktan başka ne vardır? O hâlde, nasıl oluyor da (Hak’tan) döndürülüyorsunuz?” (Yûnus Sûresi, 32)

Eğer ‘demokrasi’ denilen ve insanın hiçbir İlâhi kâide ve kurala bağlı kalmadan kendi kendisini yönetme şekli olarak tarif edilen idare biçimi Allah tarafından gelmemiş ve bizlere emredilmemişse, o zaman onun adı nedir? ‘Bâtıl’ değil midir? Peki, bâtıl olan bir sistemle ‘Ben Müslümanım’ diyen birisinin ne işi olabilir? Unutma ki, bâtıl üzerine bina edilen her şey bâtıldır ve bir Müslüman tarafından kabul edilmemelidir. Demokrasi veya bir benzeri sistemi desteklerken hep şu soruyu sor kendine: “Acaba yaptığım bu iş hak değil de bâtıl ise ben bu işin hesabını Rabbime nasıl vereceğim?”

Evet, Allah için bunu bir düşün.

Demokrasinin batıllığını ispat etmeye veya bunun bir Müslüman için ideal bir idare tarzı olmadığı kanıtlamaya aslında çok fazla delile gerek yok. Bir insan bu meseleyi ele alırken sadece “Bu hak mıdır? Allah’tan gelmiş bir şey midir?” sorusunu soruverse, mesele bitecek ve bunun bâtıl olduğu ortaya çıkacaktır. Ama maalesef insanların gözleri öylesine perdelenmiş, haktan ve hakikatten öylesine uzaklaşmışlar ki, bu çok basit ve kolay soruyu bile soramaz olmuşlar.

Benim burada okuyucuya tavsiyem şudur: Hangi mesele olursa olsun, bir konuda doğruya ve Allah’ın razı olacağı neticeye ulaşmak istiyorsak ona sadece şu soruyu soralım: Bu, Allah’tan mı gelmiştir?

Eğer sorumuzun cevabı ‘evet’ ise sonuna kadar onun peşinden gidelim ve bilelim ki o, haktır. Ama cevabımız ‘evet’ değil de ‘hayır’ ise o zaman sonuna kadar uzak duralım ve bilelim ki bu batıldır; batıl ise sahibini cehenneme götürür.

Bu soruyu her meselede sorabileceğimiz gibi sistemleri, idare biçimlerini ve yönetimleri değerlendirirken de sorabiliriz. Sizin idare edildiğiniz sistem ister demokrasi olsun, ister sosyalizm olsun, isterse kapitalizm olsun fark etmez; eğer Allah tarafından indirilmediyse —buna ne ad takarsanız takın— o batıl olmaktan kendini kurtaramayacak ve sahibini eninde sonunda ateşe götürecektir. Çünkü hak, ancak Rabbinden gelendir. Rabbinden gelmeyen, kökü Allah’a dayanmayan ve semâdan indirilmiş olmayan her şey muhakkak ve muhakkak bâtıldır.

“İşte bu benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın; yoksa o yollar sizi O’nun yolundan ayırır/uzaklaştırır. İşte bunu size Allah emretmiştir. Belki sakınırsınız.” (En‘âm Sûresi, 153)

Bu ayeti okuyup şu soruyu sormamak olmaz: Allah’tan gelen dosdoğru yol şeriat mıdır, yoksa demokrasi, sosyalizm veya laiklik mi?

Hangisidir?

Ayeti dikkatlice incelediğimizde, Rabbimizin bizlere sadece doğru ve hak yol olan şeriat yoluna uymamızı emrettiğini, başka yollara uymaktan bizleri sakındırdığını görürüz.

Başka yollara uymayın, yoksa o yollar sizi O’nun yolundan ayırır/uzaklaştırır.”

Bununla birlikte ayet, bu yoldan başkasına uyanların —ki uydukları bu yolun adının demokrasi, laiklik veya başka bir şey olması önemli değildir— kesinlikle Allah’ın yolundan saptıklarını ve hak yoldan uzaklaştıklarını ifade etmektedir.

“İşte bunu size, Allah emretmiştir.”

Yani şeriat düzenine uyup başka düzenlere, başka yollara veya başka cemaat ve cemiyetlere uymamayı bize başkası değil, yalnız ve yalnız bizi yaratan Allah emretmiştir.

Peki, Rabbimiz bunu niçin yapmıştır?

“Belki sakınırsınız diye.”

Yani şeriattan başka düzenlere uymaktan, başka sistemleri desteklemekten ve o yollarda gitmekten sakınıp uzak durursunuz diye…

Allah’ın ayetlerini dikkatlice incelediğimizde, aslında yolun çok net ve berrak olduğunu görürüz. Diğer bir ayette de Rabbimiz şöyle buyurur:

Rabbinizden size indirilene (Kur’ân’a, İlâhî nizama) uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (‘râf Sûresi, 3)

Bu ayette de Rabbimiz bizleri sadece kendi indirdiği ve gönderdiği şeriata uymaya teşvik etmekte, şeriatın dışında başka şeylere uymayı —ki bunun adının demokrasi veya başka bir şey olmasının farkı yoktur— bizlere yasaklamaktadır. Bu ve benzeri ayetler Kur’ân’da ne kadar da çoktur! O yüzden kardeşim, sen ne yapıp-edip böylesi bâtıllardan uzak durmaya bak. Birilerinin sana vereceği fetvalara hiç dönüp bakma! Çünkü onların vereceği fetvalar seni Allah katında kurtarmayacaktır. Seni Allah katında kurtaracak yegâne şey, Allah’tan gelen haktır. Eğer sen bunca ayeti okuduktan ve Allah’ın sözlerini gördükten sonra gider de hâlâ demokrasi batılını savunmaya ve desteklemeye devam edersen, artık senin için yapacak bir şeyimiz yoktur.

Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.” (Bakara Sûresi, 145)

 

 

 

 

Faruk Furkan

(Lâ İlâhe İllallâh Ne Demek Biliyor musun?

adlı eserden alıntılanmıştır.)

 

Okunma Sayısı:4668