“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı takvâ üzere bulunun ve sözü doğru söyleyin ki Allâh amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın! Her kim Allâh’a ve Rasûlü’ne itâat ederse, o hakîkaten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb, 70-71)

HOCANIN SÖYLEDİĞİNİ TUT, GİTTİĞİ YOLDAN GİTME!

Bu söz, küçüklüğümüzden beri büyüklerimiz tarafından kulaklarımıza fısıldanarak adeta “hocaların aslında söylediklerini yapmayan amelsiz insan olduklarını” ihsas ettiren bir sözdür. Bu sözün açılımı sanki şöyledir:
“Ortada din ile alakalı bir iş varsa ve sen o konuda bir fetvaya ihtiyaç duyuyorsan, git bir hocaya ve o hocanın yaptığına değil, söylediğine bak ve bu şekilde meseleni hallet. Eğer hocanın yaptığına bakarsan –hocalargenelde söylediklerine ters işler yaptığı için– yanlış amel etmiş olursun!”
Evet, bize hep böyle söylediler ve bununla hocaların amel insanı olmadıklarını, aksine sadece konuşan bir tipleme olduklarını öğrettiler.
Yaşanan vakıada bir bakıma haklılık payı da olan bu söz, aslında eskilerimiz tarafından böyle bir mana ifade etmek için söylenmemiştir. Evet, bu sözün aslı, bu anlamı ifade etmek için konulmamıştır. Eskilerimiz de bu sözü kullanmış, ama bununla bizim anladığımız fasit manadan çok daha farklı bir şey kast etmişler.
Ne mi kast etmişler?
Şimdi gelin izah edeyim…
Eski âlimlerimiz, Allah’ın dinindeki hükümlerin hep “azimet” boyutuna sarılır ve en tavizsiz şekliyle onlarla amel ederlermiş. Yani yapılması gereken amelin en iyisini yaparlar ve bu noktada asla tavize yanaşmazlarmış. Tabi bu durum avama ağır gelir, âlimlerin güç yetirdiğine güç yetiremedikleri için dinin hükümlerini hakkıyla yerine getirmekte zorlanırlarmış. O dönemdeki hikmet ehli insanlar da avamı bu zor durumdan kurtarmak için şöyle demişler:
“Siz, İslam ahkâmını âlimlerin yaptığı gibi tavizsiz ve kusursuz şekliyle yaşa-maya güç yetiremezsiniz. siz gidin, sorularınızı onlara sorun ve onların verdiği “ruhsatlarla” amel edin. Eğer siz onların yaptıklarını yapmaya kalkarsanız buna güç yetiremez ve neticesinde bıkkınlık göstererek ameli terk edersiniz.”
Avamdan Müslümanlar da âlimlerin verdikleri ruhsatlarla amel eder ve bu şekilde dinin kolaylıklarından yararlanırlarmış.
Yani işin aslı eskiler “hocanın söylediğini tut, gittiği yoldan gitme” sözüyle hocaların çok amel sahibi olduklarını ifade etmek istemişlerken, günümüz insanı bu anlamı tam zıt manada kullanmış ve bu sözle hocaların söylediklerini yapmayan “kaytarıcı insanlar” olduklarını kasteder olmuşlardır. Yani “Bir adam hocaysa bil ki o dediğini yapmaz; bu nedenle sen onun yaptığına değil, dediğine bak” manasında kullanmaya başlamışlar.
Bu örnek, iyi bir şeyin zamanla nasıl yanlış bir anlama dönüşebileceğinin açık bir göstergesi, pratik bir örneğidir.
Sapla saman birbirine karışmış, her şey tersine dönmüş. Ne diyelim, “Allah’ım, müsteân olan sensin” demekten başka söyleyecek bir şey bulamıyoruz.

Okunma Sayısı:4889