"Musa 'Rabbim!' dedi, 'Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz. Ki sözümü iyi anlasınlar.' " (Tâhâ, 20/25-28)

KİMLERE İTAAT EDEMEYİZ?

Allah celle celaluhu Kur’an-ı Kerim’de hem Peygamberimizin, hem de biz Müslümanların hangi tip insanların itaatinden uzak durması gerektiğini birçok ayeti ile dile getirmiştir. Bizler; kâfir, müşrik dinsiz-imansız ve gavur kimselere itaat etmemekle emrolunmadık sadece; bununla birlikte Allah’ın yasaklarını işleyen, günaha dalan, İslam dışı bir hayat tarzı yaşayan kimselere de itaat etmemekle emrolunduk.

Şimdi gelin, Kur’an’da itaati yasaklanan tipler kimlerdir, kısaca bir göz atalım:

1- Kâfirler

Kur’an, her şeyden önce biz Müslümanlara kâfirlere itaat etmeyi yasaklamıştır. Bir Müslüman gerek dinî, gerek siyasî, gerekse diğer meselelerinde asla kâfir olan birisine itaat edemez. Eğer ederse, Allah’ın emrine karşı gelmiş ve Rabbine isyan etmiş olur. Kâfirlere itaat etmeme noktasında Rabbimiz şöyle buyurur:

(Ey Muhammed!) kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur’an’la büyük bir cihad ilan et.” (Furkan Sûresi, 52)

Bir diğer ayette de şöyle buyurur:

“Ey Peygamber! Allah’a karşı gelmekten sakın ve hem Kâfirlere hem de münafıklara itaat etme.” (Ahzâb Sûresi, 1)

Aynı sûrenin 48. ayetinde de şöyle buyrulur:

“Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.”

Görüldüğü üzere tüm bu ayetler, Peygamberimize, kâfirlere ve münafıklara itaat etmeyi, onları desteklemeyi, onlara arka çıkmayı ve onların isteklerine uymayı yasaklamaktadır.

Buradaki yasaklama her ne kadar Efendimize olsa da, O’na yapılan emir ve yasaklamalar biz ümmetini de bağlayacağı için bizleri de kapsar. Yani bu yasaklama bizler içinde geçerlidir. Zaten Kur’an ve Sünnet’i gözden geçiren kimse, kâfirlere itaatin tüm Müslümanlara yasaklandığını rahatlıklar görecektir. Dolayısıyla bir müslüman asla kâfir ve münafık olan kimselere itaat etmemelidir.

Bizler “kâfir” dediğimiz zaman toplum olarak hep “Allah yok, peygamber yok” diyen kimseleri anlıyoruz. Oysa Kur’an ve Sünnet’e göre kâfir, Allah’ın ve Rasûlünün “küfürdür, yapan kâfir olur” dediği şeyleri işleyen ve böylesi amellere bulaşan kimsedir; her ne kadar Allah yok, peygamber yok demese de…

Yani daha net söyleyecek olursak; bir kimsenin kâfir olabilmesi için yalnızca “Allah yoktur, peygamber yoktur” demesi gerekmez. Kur’an ve Sünnette Allah’ın ve Rasûlünün, yapanın kâfir olacağını söylediği her ameli[1] işleyen kimse kâfir olur, dinden çıkar. Örneğin Kur’an’a alternatif kanun çıkaran, hiçbir şekilde Allah’ın hükmü ile hükmetmeyen ve Allah’ın yasaklarını serbest, serbestlerini ise yasaklayan her kişi, net olarak kâfirdir ve Allah vardır, birdir dese, yine de kâfir olur. Şirk de böyledir. Bir insan, Allah’ın ve Rasûlünün “şirktir” dediği, “yapan müşrik olur” diye hükmettiği bir ameli işlerse kesinlikle dinden çıkar. “Ben Müslümanım” demesi ona fayda vermez. Dolayısıyla ‘Ben Müslümanım’ diyen bir kimsenin, bu tür insanlara ve bu insanların itaat çağrılarına uymaması gerekir; zira bu, Allah’ın bir emridir.

Laf buraya geldiğinde hemen çok önemli bir noktanın altını çizeyim: Kâfirlere yapılan her itaat insanı dinden çıkarmaz ve biraz önce zikrettiğimiz ayetlerin kapsamına girmez. Çünkü kâfir ve müşriklere itaat kısım kısımdır. Bir kısmı vardır ki haramdır. Bir kısmı vardır ki mubahtır. Bir kısmı da vardır ki şirk ve küfürdür. Allah’ın bizleri yasakladığı şey, haramlarda ve şirk olan işlerde yapılan itaattir.

Mesela bir işçi, Kâfir bir patronun câiz olan taleplerine itaat edebilir. Bu işçiye “Sen kâfire itaat ettin, dinden çıktın” denmez. Bir evlat, kâfir olan ebeveyninin meşru taleplerine cevap verebilir. Bunu yaptığından dolayı kendisine “Sen kâfir anne-babana itaat ettin ve dinden çıktın” denmez. Bunların, bizim anlatmaya çalıştığımız şeyle alakası yoktur. Bizim anlatmaya çalıştığımız şey, Allah’ın haram kıldığı veya şirk kabul ettiği şeylerde itaatin yasaklığıdır.

Burada hemen bir ayırıma daha gidelim: Haram olan bir işte yapılan itaat ile şirk olan bir işte yapılan itaat de birbirinden ayrıdır. Örneğin bir genç, bir arkadaşının haram taleplerinden birisine kulak verip günaha düşse “Sen kâfir bir arkadaşa itaat ettin ve dinden çıktın” denmez. Buna söylenecek en son şey, onun harama düştüğüdür. Ama şirk olan işlerde yapılan itaat böyle değildir. Böylesi işlerdeki itaat, insanı dinden çıkarır ve —Allah korusun— ebedî cehennem götürür.

İşte Allah’ın bizi sakındırdığı itaat, ilk olarak bu itaattir. Bununla birlikte haram olan işlerdeki itaat de buna dâhil edilir; ama ikisinin hükmü birbirinden farklıdır.

2- Günahkârlar

Kendilerine itaat etmemiz yasaklanan bir diğer gurup da günahkârlardır. Günahkâr demek; Allah ve Rasulü’nün yasak kıldığı, haram kabul ettiği işleri yapan kimse demektir. Günahkârlara itaat edilmemesi gerektiğine dair Rabbimiz şöyle buyurur:

“Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir kâfire itaat etme.” (İnsân Sûresi, 24)

Kalem Sûresinde itaat edilmesini yasakladığı insanları sayarken günaha dadanmış” (Kalem Sûresi, 12) kimseleri de bu sınıf içerisinde zikreder.

Bir müslüman, kâfirlere itaat edemeyeceği gibi, günaha dalan ve günahı âşikâr olan kimselere de itaat edemez. Bu gün insanlar bu noktayı son derece basite almakta ve destekleyip arka çıktığı kimselerin günahkâr olup-olmayışına hiç aldırış etmemektedir. Sormak gerek, acaba itaat ettiğiniz, arka çıktığınız ve desteklediğiniz insanlar, Allah’ın haram kıldığı ve yasakladığı işleri de mi yapmıyorlar?

Yalan söylemiyorlar mı?

Kadınlarla tokalaşmıyorlar mı?

Haram olan içki sofralarına oturmuyorlar mı?

Hatta bazıları bizzat içki içmiyorlar mı?

Ve daha sayamayacağımız nice günahlar…

Bunlar bile bir insana arka çıkmamamız, desteklemememiz ve itaat etmememiz için geçerli nedenlerdir. Bu gün toplumun itaat ettiği kimseler, inanın bu sayılanlardan çok daha fazlasını yapıyorlar. Ama gelin görün ki, halkımız, bu hakikatleri ya görmezden geliyor ya da görmek istemiyor.

3-Kur’an’dan Gâfil Olanlar

Kur’an’dan gâfil olanlar da Kur’an’ın, itaatini yasak kıldığı kimselerdendir. Rabbimiz şöyle buyurur:

Kalbini bizi anmaktan (veya Kur’an’dan) gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere sakın itaat etme.” (Kehf Sûresi, 28)

Ayetin Arapça metninde yer alan “Zikir” kelimesi, âlimlerimizce iki şekilde tefsir edilmiştir:

a- Allah’ı anmak.

b- Kur’an.

Hangi manada olursa olsun, bu tür insanlara, yani gerek Kur’an’dan gâfil olan, gerekse Allah’ı anmaktan uzak olan kimselere itaat câiz değildir. Dolayısıyla ‘Ben Müslümanım’ diyen bir kimsenin, bu tür kimselere itaat etmesi, arka çıkması ve destek vermesi bizatihi Kur’an ayetler ile yasaklanmıştır.

4-Islah Etmeyip Fesat Çıkaranlar

 “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.(Şuara Sûresi, 151,152)

Yeryüzündeki en büyük ıslah, Allah’ın dinini yaşamak ve onu yaşanılır kılmaktır. Bir topluluk şayet Allah’a kulluk ediyor ve bu kulluğun gereklerini hakkıyla yerine getiriyorsa, onlar aslında yeryüzünün en büyük ıslahçıları, en önemli düzelticileridir.

Bunun karşılığında yeryüzündeki en büyük fesat ve bozulma da, Allah’a şirk koşmak ve bu şirki yaymaktır. Bir topluluk, eğer şirk işliyor, şirke çağırıyor veya şirki emrediyor ise, haddi zatında onlar yeryüzündeki en büyük fesatçılar ve en kötü bozgunculardır.

Bizler, fesat denilince maalesef sadece adam öldürmeyi, insanlara zulmetmeyi, haksızlık yapmayı ve harama dönük benzeri kötü işleri yapmayı anlıyoruz. Tamam, bunlar elbette ki fesattır, bozukluktur ve müslüman bunlardan tamamen uzak kalmalıdır. Ama en büyük bozukluğun karşısında, yani şirkin karşısında bunlar çok basittir. Şirk kanser ise, bunlar nezle mesabesindedir. Kanserin yanında nezlenin lafı olur mu hiç?

Yeryüzünde fesat çıkarmanın birçok şekli ve sureti vardır. Haksızlık etmek bir fesattır. Zulüm bir fesattır. İçki, kumar, zina, ahlaksızlık ve benzeri işler hep birer fesattır. İşte ‘Ben Müslümanım’ diyen bir kimsenin böylesi fesatların tamamından uzak durması gerekir.

Müslüman bu tür fesatlardan uzak duracaksa peki, ya bu fesatları meşrulaştıran, yayılmasına izin veren, kanunlarla önünü açan ve hatta işleyenleri koruyanlardan?

Bunlardan uzak durmayacak mı?

İşte yukarıda zikrettiğimiz ayet, bize bu noktada ışık tutuyor ve bizleri böylesi kimselere arka çıkmaktan sakındırıyor. O ayette Rabbimiz, fesatçıların tamamından uzak durmamızı, onlardan sakınmamızı ve onlara itaat etmememizi bizden istiyor.

Ama gelin, görün ki insanımız, bırakın bu tür günahların yayılmasına müsaade eden fesatçılardan uzak durmayı; aksine onları seviyor, destekliyor, arka çıkıyor ve başta olmaları için duâ ediyor.

Tabii ki tüm bunları İslam’a yakın oldukları için yapıyor (!)

İşte bu bile bize, değerlerimizin nasıl allak-bullak edildiğini, iyi ile kötünün nasıl da birbirine karıştığını gösterme noktasında yeterli bir örnektir.

5- Çok Yemin Eden, Hayra Engel Olan ve Hakka Saldıranlar

Allah’ın itaat etmemizi yasakladığı insan tiplemeleri arasında bu sayılanlar da var. Yani çok yemin eden, hayra engel olan ve hakka saldıranlar… Rabbimiz şöyle buyurur:

 “Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, hayırlı şeyleri hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye sakın itaat etme.” (Kalem Sûresi, 10-14) 

Bu ayetlerde, bütün bu sayılan nitelik ve vasıflara sahip olan kimselere itaat etmemiz, arka çıkmamız ve onlarla beraber olmamız yasaklanmaktadır.

Bu gün idare mekanizmasını elinde bulunduran yönetici tabaka, olur-olmaz şeylere yemin edip insanları kandırmıyor mu? Özellikle de mitinglerde, yapamayacakları veya yapmalarının imkân dâhilinde olmadığı şeyler için alabildiğine yemin savurmuyorlar mı?

Ve yine bu insanlar hayra engel olmuyorlar mı?

“Hayır” dedim de, sakın ha bununla ramazan günlerinde ele verilen bir yardım paketini anlamayın! Veya fakirlere dağıtılan kömür torbalarını…

Unutmayın ki, yeryüzündeki en büyük hayır İslam’dır. Bunlar; İslam’ın birçok ahkâmını, kanununu, şiarını, alametlerini ve sayamayacağımız sayısız emirlerini yasaklamıyorlar mı? İslam şeriatının uygulanmasına, hayatta tatbik edilmesine ve yürürlüğe sokulmasına, çıkardıkları kanun ve yasalarla hem de resmen yasak koymuyorlar mı?

Eğer güneş kadar açık ve berrak olan bu hakikatleri de göremiyorsak, ne diyelim Allah bize basiret ve doğruları görecek bir nûr versin.

İşte Rabbimiz, bu tür kimselere itaat etmeyi, onlara arka çıkmayı ve onların destekçisi olmayı biz kullarına yasaklıyor. Ama buna rağmen zavallı kullar, bin bir türlü bahanenin ardına sığınarak, onlarca mantıksal çıkarımlarda bulunarak veya daha net bir ifade ile söyleyecek olursak, bir kılıfını bularak bu kimselere destek olmaktan vazgeçmiyorlar.

İşte buraya kadar saydığımız vasıflara sahip olan kimseler, itaat edilmesi yasak olan kimselerdir. Bunların haricinde de itaat edilmesi yasak olan kimseler vardır. Bir Müslüman Kur’an ve Sünneti gözden geçirerek kimlere itaat edip, kimlere itaat etmeyeceğini tespit etmelidir.

Allah her daim doğruya isabet etmeyi ve hakkı görmeyi bizlere nasip eylesin. (Âmîn)

 

 

Faruk Furkan

(Lâ İlâhe İllallâh Ne Demek Biliyor musun?

adlı eserden alıntılanmıştır.)

 

 



[1] Bu amelin “Büyük küfür” olan işlerden olması gerektiğini unutmamak lazım.

Okunma Sayısı:4814