“Hani biz meleklere: “Âdem’e secde edin” demiştik de, Şeytan hariç hepsi secde ettiler. O reddetti, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” (Bakara/34)
İnsan, ne yaparsa yapsın, ne kadar iyi davranırsa davransın annesinin hakkını asla ödeyemez.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
لا يَجْزِي ولَدٌ والِداً إِلاَّ أَنْ يَجِدَهُ مملُوكاً ، فَيَشْتَرِيَهُ ، فَيَعْتِقَهُ
“Hiçbir evlâd babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp âzâd ederse, ancak o zaman babalık hakkını ödemiş olur.” (Müslim, Itk 25. )
Demek ki, bazı fedâkarlıklar, babanın babalık hakkını ödemek için kâfidir. Ama bu, anne için asla söz konusu değildir. Kişi dünyevî anlamda ne yaparsa yapsın annesinin annelik hakkını ödeyemez.
• Ebû Bürde radıyallahu anh’ın anlattığına göre İbn-i Ömer radıyallahu anhuma, Yemenli bir adamın, sırtında annesini taşıyarak Kâbe’yi tavaf ederken şöyle demekte olduğuna şahit oldu:
“Annemin zelil bir devesiyim ben,
(Başka) binekleri usansa da, asla usanmam ben!”
Sonra (Yemenli adam) dedi ki:
― Ey İbn-i Ömer! Ne dersin, annemin hakkını ödemiş oldum mu? İbn-i Ömer radıyallahu anhuma:
― Hayır!” dedi. Tek bir “ah” çekmesini dahi karşılayamadın. (el-Edebu’l-Müfred, hadis no: 11)
• Diğer bir rivayette Yemenli adam, anasının hakkını ödeyip-ödemediğini sorduğunda İbn-i Ömer radıyallahu anhuma ona şöyle demiştir:
“O seni taşırken senin yaşamanı isteyerek taşıyordu; sen ise onun (bir an önce) ölmesini bekleyerek taşıyorsun!” (Ve Bi’l-Valideyni İhsanâ, sf. 3.)