“İman eden erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. Onlar iyiliği emreder, kötülükten menederler.” (Tevbe, 71)
-- Zilhicce’nin İlk On Gününün Faziletine Dair --
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…
Yüce Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Ramazan gibi fazilet ve maneviyat açısından müthiş bir aya bizleri eriştirerek bizlere ikramda bulunduğu gibi, şimdi de hac aylarından Zilhicce’ye eriştirerek bizlere ikramda bulunuyor. Hiç şüphe yok ki O’nun lütuf ve keremi sonsuzdur. O’nun ikramları saymakla bitmez. Bu nedenle O’na ne kadar şükretsek azdır.
Elhamdulillah, elhamdulillah, elhamdulillah…
Rabbimiz, birinde beceremedilerse diğerinde fırsatı yakalasınlar diye sayısız “özel zamanlarla” kullarına yaklaşmakta, onları affetmek için bin bir vesileyle ellerini uzatmaktadır. Cuma günü, Ramazan ayı, Kadir gecesi ve Zilhicce’nin ilk on günü bu vesilelerden sadece bazılarıdır.
Kur’an ve Sünnette amellerin faziletine ve günahlara kefaret oluşuna dair bildirilen şeylere baktığımızda, Allah’ın bizleri bağışlamak için adeta sebep kolladığını, bu nedenle de önümüze binlerce fırsat çıkarttığını çok rahat görebiliriz.
Evet, gerçekten de Allah bizleri bağışlamak için sebepler arıyor.
Eğer birini yakalayamamışsak öbürünü yakalamalı, birinde bağışlanamamışsak, diğerinde bağışlanmalıyız. Ama ne yapıp, ne edip mutlaka bu sebeplerden birisine sarılmalı ve kendimizi Allah’ın affına mazhar kılmalıyız.
O halde Allah’ın affetmek için sunduğu sebeplere sarılmaya hazır mısın?
Allah’ın bizleri bağışlamak için önümüze koyduğu sebeplerden birisi de; Zilhicce ayı’nın ilk on günüdür. Bu on gün, özellikle de Ramazan’ı iyi değerlendiremeyen ve gafletine derin bir iç çekerek “Ah! Keşke Ramazanı hakkıyla ihya edebilseydim!” diye yanan iman ehline muhteşem bir telafi fırsatıdır.
Kamerî ayların on ikincisi olan Zilhicce ayı, içerisinde hac ibadetinin yerine getirildiği ayıdır. Bu ayın dokuzuncu günü arefe, onuncu günü ise Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
Oruç ibadeti Ramazan’da eda edildiği için o aya nasıl değer katıyorsa, hac ibadeti de Zilhicce ayında eda edildiği için o aya aynı şekilde farklı bir değer katmaktadır.
Rabbimiz’in Fecr sûresinin girişinde bu ayın ilk on gecesine yemin etmesi[1], bu günlerin O’nun katında ne kadar değerli olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir; zira Allah bir şeye yemin etmişse muhakkak o, O’nun için çok önem ve değer arz etmektedir. İşte bu da göstermektedir ki, Zilhicce ayının ilk on günü Allah katında bambaşka bir yere sahiptir.
Yine hadislerden öğrendiğimize göre bu on gün içerisinde işlenen ameller, Allah katında yılın diğer günlerinde işlenen amellerden çok daha faziletli ve çok daha sevimlidir. Ama hemen şunu da hatırlatalım ki, bu günlerde işlenen haksızlık, zulüm ve günahlar da aynı şekilde Allah katında diğer günlerde işlenen suçlardan daha menfurdur ve daha fazla cezayı gerektirir; çünkü kutsal bir yerde veya kutsal bir zamanda işlenen ameller, diğer yer ve zamanlarda işlenen amellerden daha fazlasıyla karşılık bulur. Örneğin namaz, nerede kılınırsa kılınsın aslı itibariyle faziletlidir; ama bu namaz eğer Kâbe’de kılınırsa fazileti katlanır, çok daha fazla mükâfatla mükâfatlandırılır. Yine bunun gibi mesela zina, nerede yapılırsa yapılsın haddi zatında kötüdür; ama zina eğer bir camide yapılırsa bunun günahı daha büyük olur ve cezası kat be kat artırılır. Çünkü bunda Allah’ın kutsallık atfettiği bir yerin hürmetini çiğneme söz konusudur.
Bu iki örnek mekânın kutsallığı ile alakalıdır. İbadet ve günahların zaman ile alakalı boyutu da böyledir. Bir ibadet, bazı zamanda diğer zamanlarda yapılanlara nazaran daha fazla sevap getirebilirken, bir cürüm de bazı zamanda diğer zamanlarda yapılanlara nazaran daha fazla günah getirebilir. Zamanın kutsallığına göre mükâfat veya ceza artırılabilir.
Bu, temel bir kural olarak İslam’ın özünde vardır.
İşte Zilhicce ayı’nın ilk on günü, Allah’ın kendisine kutsallık atfettiği değerli günlerdendir. Dolayısıyla bu günlerde yapacağımız her türlü hayır ve hasenat ya da her türlü günah katlanarak hânemize yazılacaktır.
Zilhicce ayı’nın ilk on gününün böyle bir öneme sahip olmasının sebeplerinden birisi; bu günlerin haram aylar içerisinde yer alıyor olmasıdır. Bu aylar hakkında İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın şöyle dediği nakledilmiştir:
“Allah, senenin ayları içerisinden dört tanesini seçmiş, bunları “haram/hürmetli” kılmış ve bunların kutsallığını yüceltmiştir. Bu aylar içerisinde işlenecek günahı da salih ameli de (diğer aylarda işlenecek günah ve salih amellerden) daha büyük kabul etmiştir.”[2]
Katade rahimehullah da, haram aylarda işlenen günahların diğer aylarda işlenen günahlardan daha büyük bir suç olduğunu şu sözleriyle dile getirmiştir:
“Zulüm, her ne kadar her durumda kötü olsa da, haram aylarda işlendiğinde diğer aylarda işlenenlerden çok daha günah, çok daha büyük bir suçtur.”[3]
Rabbimiz, haram aylara[4] hürmet etmemizi ve bu ayların kutsallığına halel getirmememizi bizden talep etmektedir. Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ey iman edenler, Allah’ın şiarlarına, haram olan ay’a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin…” (Maide, 2)
“Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru din (hesap) budur. Öyleyse bu aylarda kendinize zulmetmeyin…” (Tevbe, 36)
Zilhicce ayı’nın ilk on gününün, haram aylara dâhil olduğu için Allah katında ayrı bir yeri vardır ve bu nedenle hem sevaplar hem de günahlar bu günler içerisinde katlanarak yazılır. Bunda dolayı müslümanların bu günlerde suç işlememeye, zulmetmemeye ve günaha düşmemeye ayrı bir özen göstermeleri gerekmektedir.
Biz şimdi bu günlerdeki günahlardan daha ziyade, fazileti bol olan salih ameller üzerinde durmaya çalışacağız. “Acaba bu günlerde neler yaparak Rabbimize daha fazla yaklaşabilir, hangi amellerle bizi bağışlamasını sağlayabiliriz” bunu anlatmaya çalışacağız…
Öncelikle şunu hatırlatmakta yarar var ki, Allah’ın merhamet ettikleri hariç müslümanların birçoğu bu günlerin fazilet ve değerinden habersizdirler.[5] Ne hikmettir bilinmez ama onların büyük bir kısmı Ramazan’ın değerini bildikleri kadar Zilhicce’nin değerini bilmemekte, bu nedenle de o ayda gereken ibadet ve taatleri yapmamaktadırlar.
Sahi, bir şeyin değerini bilmeyen ona ne kadar paha biçebilir ki?
Bir şeye paha biçebilmek için öncelikle onun değer ve kıymetini bilmek gerekir. İşte bu durumda müslümanların öncelikle bu günlerin, yani Zilhicce ayı’nın ilk on gününün Allah katında nasıl bir değere sahip olduğunu bilmeleri kaçınılmazdır. Bunu bildiklerinde, daha önceleri bu günleri ihya edemedikleri için çok iç çekeceklerine ve dizin dizin dövüneceklerine gönlümüzün en derinliklerinden inanıyoruz. Ama “Zararın neresinden dönersen kârdır” kuralınca şu andan sonra bunun faziletine vakıf olmanın da hiçbir kaybı yoktur. Bu da Allah’ın izniyle mahza kârdır.
Cihaddan Daha Üstün Bir Amel İşlemek İster misin?
Zilhicce ayı’nın ilk on gününde işlenen ameller, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in bildirdiğine göre cihaddan daha faziletlidir.
Evet, yanlış okumadınız!
Bu günlerde işlenen salih ameller, Allah katında cihaddan daha kıymetli ve daha faziletlidir. Bu ifade ilk etapta abartı gibi gelse de, şu hadisi dikkatlice okuduğumuzda söylediğimiz şeyin ne kadar doğru olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. İbni Abbâs radıyallahu anhümâ anlatır:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
— Hiçbir salih amel, Allah katında, zilhiccenin ilk on gününde işlenecek amellerden daha sevimli değildir, buyurmuştu.
Bunun üzerine orada bulunan sahabîler:
— Yâ Rasûlallah! Allah uğrunda yapılan cihad da mı üstün değildir? dediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
— (Evet) Allah yolunda yapılan cihad da üstün değildir. Ancak malıyla ve canıyla cihada çıkıp, geri dönemeyen kimsenin cihâdı böyle değildir. (O, bundan üstündür) buyurdu.[6]
Bu günler Allah katında “özel” günler olduğu için o günün kıymetini bilerek amel işleyenlere de özel bir muamele yapılmakta ve onların ortaya koyacağı ameller, diğer günlerde işlenen amellerden çok daha fazlasıyla mükâfatlandırılmaktadır. Bu nedenle Allah’ın bu özel günlerine gereken ilgi ve alakayı göstererek değer vermeli ve o günlerin kıymetini bilerek hareket etmeliyiz.
Zikrettiğimiz hadiste bu günlerde hangi amellerin yapılacağı belirtilmemekte, aksine “salih amel” denilerek bir genelleme yapılmaktadır. Demek ki, bu günlerde hangi salih amel olursa olsun onu işlemeye teşvik vardır ve bu amel, diğer günlerde yapılan tüm salih amellerden daha fazla mükâfatla karşılık bulacaktır. O halde müslümanların bu günlerde bol bol salih ameller işlemeleri gerekmektedir.
Peki, Bu Günlerde Ne Yapabiliriz?
Bu günlerde yapılacak işler çok olmakla birlikte, hatırlatma babından şunları zikredebiliriz:
● Tevbe ve istiğfarlarımızı artırabiliriz. Özellikle de Ramazan’ı iyi değerlendiremeyen veya Ramazan’dan sonra günahlara bulaşanların bunu yapması güzel olur. Tevbe ve istiğfar için de en ideal lafızlar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sürekli dillendirdiği “Estağfirullah”, “Estağfirullahe ve etûbu ileyh”, “Rabbiğfirli” gibi lafızlardır.
● Allah’ı sürekli zikretmeye özen gösterebiliriz. Mesela “Lâ ilahe illallah”, “Elhamdulillah”, “Subhanallah”, “La havle vela kuvvete illa billâh” gibi sünnette nakledilen zikirleri çekmeye dilimizi alıştırabiliriz.
● Dualarımızı çoğaltabiliriz. Özellikle de müslümanların zor günler yaşadığı ve ağır imtihanlarla boğuştuğu şu zaman diliminde onların sıkıntılarının def edilmesi, imtihanlarını yüz akıyla geçmeleri, dünya ve ahiret saadetine ermeleri, Allah’ın dini için daha iyi çalışmaları, kalplerinin birleşmesi, aralarındaki ihtilafların gitmesi ve daha şuurlu bir kulluk bilincine ermeleri için onlara dua edebiliriz. Bunu yapmak için ille de bir namazın ardını beklemeye gerek yoktur; giderken, gelirken, yürürken, otururken veya bir iş yaparken gönlümüzle bile onlar için bu duaları yapabiliriz.
● Allah’a yaklaştırıcı manevî dersler dinleyebiliriz. Bu günlerde ticareti gereği fazla bir şeyler yapma imkânı bulamayanlar, bulundukları ortamlarda sahih bilgiler veren dersler dinleyerek bu günleri değerlendirebilirler. Bu günlerde derslere kulak vermek en azından kişiyi boş işlerden uzak tutacağı için başlı başına kazançtır. Hele bir de bu derslerden bir şeyler istifade ediliyorsa, o zaman bu kazanç ciddi anlamda kâr yapmış demektir. Ama burada önemli olan her dersi değil, fayda veren ve doğruyu öğreten dersleri dinlemektir.
● Namazlarımızı artırabiliriz. Bu günlerde özellikle “kuşluk namazına” ve “gece namazına” dikkat edebiliriz. Ve yine her abdestten sonra kılınan “abdest namazına” da ayrıca özen gösterebiliriz.
● Oruç tutabiliriz. Bu son günlerde imkânı olanların oruç tutması çok önemlidir; zira bazı İslam âlimleri, Zilhicce’nin ilk on gününde işlenecek en iyi amelin oruç tutmak olduğunu belirtmişlerdir.
● Sadaka verebiliriz. Özellikle de Kurban Bayramı’na yaklaşıldığı için ihtiyaçların artması nedeniyle etrafımızda fakir olan müslümanların ihtiyaçlarını karşılayabilir ve onlara destek vererek onları sevindirebiliriz. Bu da bu günlerde işlenecek en ideal amellerdendir.
● Kur’an okumalarımızı artırabiliriz. Müslüman her zaman Rabbinin kitabı ile beraberdir. Sürekli O’nun ayetleri ile konuşur, onları hatırlar, hatırlatır… Ama bu günlere gelindiğinde bunu daha da fazlalaştırabilir. Her harfine 10 sevap verildiği düşünüldüğünde, Kur’an okumanın ne kadar değerli bir amel olduğu kolaylıkla anlaşılır. Lakin hemen ifade edelim ki, Ali radıyallahu anh’ın da ifade ettiği gibi, anlaşılmadan okunan Kur’an’da bir hayır yoktur. Sevabı olsa da asıl istenen bu değildir. Bu nedenle salt bir okuma yerine anlam eksenli bir okumayı tercih etmek gerekir. Bu, hem sevabı hem de kulluğu beraberinde getirecektir. İbn Abbas radıyallahu anhümâ’nın da dediği gibi, bir hatim yapmaktansa bir sûreyi idrak ederek okumak daha hayırlıdır.
● Sıla-ı rahim yapabiliriz. Bu bağlamda anne-babamızı, kardeşlerimizi ve bilumum akrabalarımızı ziyaret edebiliriz ki, bunun neticesinde karşılıklı nasihatleşmeler söz konusu olur. Bu da hem bizdeki hem de onlardaki eksikliklerin gitmesine sebebiyet verir.
● Kabir ziyareti yapabiliriz ki bu bize ölümü, kabir sorgusunu, ahireti, amellerimizin hesabını vereceğimiz hesap gününü hatırlatır ve bizi daha iyi bir kulluğa sevk eder.
Ve daha nice salih, güzel ve Rabbimizi razı edecek değerli ameller…
Burada neler yapacağımıza kendimiz karar vermeliyiz. Önemli olan Allah’ın razı olacağını bildiğimiz amelleri ihlâsla ve sünnete uygun bir şekilde yapmamızdır. Biz bunları yaptığımızda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in belirttiği üzere, Allah yolunda cihaddan daha faziletli bir amelle Rabbimize yaklaşmış oluruz. Neticesinde ise −inşâallah− melekler bu kulluğumuzun ecir ve sevabını yazmaktan yorulur, bitap kalırlar.
Zilhicce’nin İlk On Gününü Faziletine Dair Birkaç Hadis
● “Dünya günlerinin en faziletlisi Zilhicce’nin ilk on günüdür”[7]
● “Allah katında Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi ve daha sevimlisi yoktur. Bu nedenle bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok getirin!”[8]
● “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan bir gün oruç, bir yıllık oruca, o günlerde ihya edilen her bir gece de Kadir gecesine denktir.”[9]
Ama Arefe Günü Bambaşkadır!
Zilhicce’nin ilk on gününün ne kadar faziletli olduğu, buraya kadar zikrettiğimiz şeylerle rahatlıkla anlaşılmıştır. Bu on gün, senenin diğer tüm günlerinden faziletçe daha üstündür. Bu on gün içerisinde ise bir gün vardır ki, o da on günün diğer tümünden daha faziletlidir. İşte, o gün “Arefe” günüdür.
Arefe günü, yılda sadece bir kere gelmektedir. Toplumumuzun bildiği veya algıladığı şekilde her iki bayramın bir gün öncesi değildir. Arefe günü, sadece Kurban Bayramı’nın bir gün öncesi, hacıların Arafat Dağı’nda vakfe yaptıkları gündür. İşte bu gün, İslam nazarında günlerin en faziletlisidir. Bu günde oruç tutup, gündüzünü ve gecesini ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.
İki Yıllık Günahını Affettirmek İstiyorsan…
Eğer günahların çoksa ve onlardan fazlasıyla arınmak istiyorsan, o zaman biraz sonra zikredeceğimiz hadise dikkatle kulak vermelisin. Bu hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, büyük bir müjde ile seni müjdelemekte ve iki yıllık günahının affedileceğini sana haber vermektedir.
Acaba iki yıllık günahının affedilmesini istemez misin?
Eğer cevabın affedilme yönünde ise o zaman müjde geliyor:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Arefe günü tutulan oruç hakkında soru soruldu da, O, şöyle cevap verdi: Geçmiş bir yılın ve gelecek bir yılın günahlarına kefâret olur”[10]
Subhânallah! Bu ne büyük bir müjde!
Sadece geçmiş yıl içerisinde işlediğin günahlar değil, aynı zamanda gelecek yıl içerisinde işleyeceğin günahlar da bu günde tutacağın oruç sayesinde Allah’ın keremi ile affedilecektir.
Bu müjdeye nail olmak için Arefe günü oruç tutmaya değmez mi?
Bu müjdeyi duyduktan sonra bilmem bir müslüman nasıl olurda o günün orucundan gafil kalır? Sen, bu müjdeyi aldıktan sonra sakın ha gaflet edip treni kaçıranlardan olma! Unutma ki eğer tren kaçarsa bir daha geri gelmeyebilir. Ancak Allah murad ederse öbür sene ömrü olanlara uğrar…
*** *** ***
Hadiste bu günde ihlâs ile tutulan orucun iki yılın günahlarına kefaret olacağı bildirilmiştir. Acaba bu keffaret, sadece küçük günahlar için mi geçerlidir, yoksa büyük günahları da kapsar mı?
Bu mesele hakkında âlimlerimizin genel kanaati, bu orucun sadece küçük günahları kapsayacağı yönündedir. Ama bazı âlimlerimiz, Allah’ın rahmetinin her şeyi geçtiği ve hiçbir şeyin O’nun lütfünu sınırlandıramayacağı gerçeğinden hareketle bu günün orucunun büyük günahları da kapsayabileceğini söylemişlerdir. Allah en iyisini bilir ya, eğer bir kul ihlâsından ödün vermeden Rabbinin rahmetini ümit ederek, bu günün faziletine inanarak ve affedileceğini ümit ederek bu günü oruçla geçirirse, bu onun Allah’la kendi arasındaki[11] büyük günahlarının affedilmesine sebep olabilir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in de belirttiği gibi hiçbir şey Allah’ı zorlayacak değildir. Bu nedenle bu günde tutulacak orucu tüm günahlara keffaretmiş husn-i zannıyla tutmak gerekir; zira Allah kulunun zannıyla ona muamelede bulunur.
Şu rivayetler de bu günün faziletini ortaya koymaktadır:
● Adamın birisi İbn Ömer’e Arefe günü tutulan oruç hakkında soru sordu. Bu soruya İbn Ömer radıyallahu anhümâ şöyle cevap verdi: “Biz, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında o gün tutulan orucu iki yılın orucuna denk görürdük.”[12]
● Ebu Bekr radıyallahu anh’ın oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Aişe’nin huzuruna girdi. Aişe radıyallahu anhâ oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:
— Orucunu bozsana, dedi.
Bunun üzerine Aişe radıyallahu anhâ:
— Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur” dediğini işittiğim halde mi orucumu bozayım?!” diyerek karşılık verdi. [13]
● “En hayırlı dua, Arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki nebilerin söylediği en hayırlı söz: ‘Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve ‘alâ kulli şey’in qadîr’ sözüdür. ”[14]
● “Arefe gününde olduğu kadar Allah’ın cehennemden kulları âzad ettiği hiçbir gün yoktur. Allah o gün kullarına yaklaşır ve ‘Bunlar ne isterler ki? (işlerini güçlerini bırakıp burada toplanmışlar) diyerek onlarla meleklerine övünür.” [15]
Bu nakilleri okuduktan sonra umarız Arefe gününü iple çekenlerden olursun.
Allah, Zilhicce’nin ilk on gününü ve bu on gün içerisinde de özellikle Arefe gününü ihya edebilmeyi bütün müslümanlara nasip eylesin. Bu günlerdeki hayırlara erişmeyi bizlere kolay kılsın. Rabbim bizi ve sizi bu günlerde bağışladığı kullarının arasına katsın. (Allahumme âmîn)
-------------------
NOT: Bu günleri hakkıyla eda edebilmek için Zilhicce ayının hilalini gözetlemek ve bu ayın hangi gün başladığını iyi tespit etmek gerekir. Allah’ın ahkâmını hiçe sayanların bizim aylarımızı tespit noktasında söz söyleme hak ve salahiyetleri yoktur. Bu nedenle Müslümanların kendi imkânlarıyla bu tespitleri yapmaları veya yaptığını iddia edenlerden güvendiklerinin sözleriyle amel etmeleri gerekir. Aksi halde hayrın büyük bir kısmından mahrum olabilirler.
Faruk Furkan
[1] Bazı müfessirler bu on geceyle kastedilenin Ramazan’ın son on günü veya Muharrem’in onuncu gününe, yani Aşure gününe kadar olan on gün olduğunu söylese de, racih olan bu on gecenin Zilhicce’nin ilk on gecesi olduğudur. Nitekim Selef’ten birçoğu bunu bu şekilde tefsir etmiştir. Neyi murad ettiğini yine de en iyi bilen Allah’tır.
[2] Taberî, 10/89.
[3] Aynı yer.
[4] İslam’da “Haram Aylar”, yani hürmeti Allah katında büyük olan aylar ile kastedilen şu dört aydır: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb, Bu aylardan ilk üç tanesi ardı ardına gelmektedir. Receb ise yedinci aydır. Müslümanların bu aylarda daha çok hayırlarını artırıp, şerlerden kendilerini daha çok korumaları gerekir; zira Allah katında değerli olan bizim katımızda da değerlidir.
[5] Oysa eskiler, bu günlere kavuşmak için çok gözyaşı döker ve bu günlerin hayrına erişme adına için için Allah’a yalvarırlarmış. Onların iple çektiği bu günleri bizler maalesef çarçur etmekte, laf-ı güzaflarla veya boş ve faydasız işlerle onları heba etmekteyiz. Ne diyelim, Allah’tan, bir an önce bu gafletten bizleri kurtarmasını ve bu konuda bizlere şuur vermesini diliyoruz.
[6] Buhârî rivayet etmiştir.
[7] Bezzâr rivayet etmiştir. Hadis “sahih”tir.
[8] Sahîhu’t-Terğîb ve’t-Terhîb, 1248. Tesbih “Subhânallah” demek, tahmid “Elhamdulillah” demek, tehlil “Lâ ilahe illallah” demek, tekbir ise “Allahu ekber” demektir.
[9] Tirmizi rivayet etmiştir. Hadis “zayıf”tır.
[10] Müslim rivayet etmiştir.
[11] Kul hakkını bundan ayrı tutmak gerekir; zira kul hakkı helallik alınmadığı sürece affedilmeyecektir.
[12] Sahîhu’t-Terğîb ve’t-Terhîb, 1014.
[13] Daifu’t-Terğîb ve’t-Terhîb, 609.
[14] Tirmizî rivayet etmiştir.
[15] Müslim rivayet etmiştir