“Biz bu misalleri insanlara anlatıyoruz; ama onları, ilim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.” (Ankebut, 43)

FISK NEDİR, KİME FÂSIK DENİR?

 

بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 Kur’an ve Sünnette sıkça karşılaştığımız ve tekfir konusuyla alakalı kavramlardan bir tanesi de “fısk” kavramıdır. Bu kavram da Kur’an ve Sünnette farklı manalarda kullanılmış ve kendisine bir takım değişik manalar yüklenmiştir. Kişi bu farklı manaları hakkıyla bilmediği zaman Allah ve Rasûlünün bu kavramdaki muradını tam manasıyla kavrayamayacak ve amelleri ile bu kavram kapsamına giren kimseleri haliyle yanlış değerlendirecektir. Bu hatadan korunmanın en sağlıklı yolu –diğer kavramlarda olduğu gibi– bu kavramı da tüm kısımlarıyla birlikte bilmek ve Şari‘nin bununla muradının ne olduğunu iyi tespit edebilmektir. Şimdi bu kelimenin lügat ve ıstılah anlamlarını verdikten sonra şeriattaki kullanımının nasıl olduğunu ve kaç kısma ayrıldığını anlatmaya geçebiliriz. 

a-) Fıskın Tanımı

Lügatte: “Fısk” taze hurma kabuğunu ya­rıp dışarı çıktığında, fare yuvasından çıkıp, ayrıldığında veya bir şey sınırını ve kendisinin asıl olması gereken yeri aştığında kullanılan bir kelimedir. “Belirli bir sınırı aşmak” demektir. Bu kelime İslâm öncesi dönem­de daha çok bitki ve hayvanlar hakkın­da kullanılmaktaydı. Yani insandan daha çok, bitkilerde istimal edilmekteydi. Örneğin bitki büyümeye, kabuğunu aşmaya ve tomurcuğundan çıkmaya başladığında ya da hayvan türleri kabuğundan, annesinin karnından ve genel olarak durması gereken yerden ayrılmaya başladığında bu ayrılış “fısk” kelimesi ve türevleriyle ifade edilmekteydi. Ancak İslâm bu kelimeye “hak yoldan ayrılma” ve “Allah’ın emirle­rine itaatsizlik etme” şeklinde daha özel bir anlam kazandırarak hem müşrik, Yahudi, Hıristiyan ve münafıklar hakkında, hem de dinin emirlerine aykırı hareket eden Müslümanlar hakkında kullanmaya başlamıştır.[1]

Istılahta: Bu kelime ıstılahta; “isyan etmek, Allah’ın emirlerini terk etmek, O’na itaatten ve hak yoldan ayrılmak, zulüm, ahlaksızlık ve bozgunculuk yoluna girmek” manalarında kullanılmaktadır.[2]

Âlimlerimiz fıskın hem kalp, hem dil, hem de amelen olabileceğini belirtmişlerdir. Örneğin haset kalbî bir fısktır. Sövmek lisanî bir fısktır. Zina amelî bir fısktır. İşte bir insanın fısk içerisine düşmesi bu üç sûretten biri ile olur.

Fısk, küfür kavramından daha geneldir. Bu kavramı –biraz sonra da izah edileceği üzere– hem küfre, hem küfrün aşağısında kalan günahlara kullanmak mümkündür. Bu kavram hem Müslümanları, hem de kâfirleri kapsayacak şekilde geniş bir kullanıma sahiptir. Ancak genelin anlayışında “fâsık” denildiğinde, bununla günaha düşmüş ve harama girmiş kimseler kastedilir.

b-) Fıskın Çeşitleri

Fısk kavramının da –küfür ve şirk kavramlarında olduğu gibi– şer‘î nasslarda iki türü vardır: Birincisi dinden çıkaran fısk; ikincisi dinden çıkarmayan fısktır. Dinden çıkaran fısk kavramına “Fısk-ı Ekber”, dinden çıkarmayan fısk kavramına “Fısk-ı Esğar” denir. Dinden çıkarmayan kısmına “Fıskun dûne fısk” tabiri de isti‘mal edilmiştir. Kur’ân ayetleri bu iki çeşidin her ikisini de kullanmıştır.

“Fısk” Kelimesinin Dinden Çıkarıcı

Manada Kullanıldığı Kur’ân Ayetleri

  1. “Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.” (Nur, 55)
  2. “Fâsıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, oraya döndürülürler ve onlara, ‘Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın’ denir.” (Secde, 20)
  3. “Onlardan ölmüş olan birisinin kesin olarak namazını kılma ve mezarının başında durma! Şüphe yok ki onlar Allah'a ve Peygamberine kâfir oldular ve fâsık olarak öldüler.” (Tevbe, 84)
  4. “Şüphesiz münafıklar, fâsıkların ta kendileridir.” (Tevbe, 67)
  5. “Allah fâsıklar güruhunu hidayete erdirmez.” (Maide, 108)
  6. “Böylece, fâsık olanların iman etmeyeceklerine dair Rabbinin sözü gerçekleşti.” (Yunus, 33)

“Fısk” Kelimesinin Dinden Çıkarmayan

Manada Kullanıldığı Kur’ân Ayetleri

  1. “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.” (Nur, 4)
  2. “Ey iman edenler, eğer bir fâsık, size bir haber getirirse, onu etraflıca araştırın.” (Hucurat, 6)
  3. “Fakat Allah size imanı sevdirmiş, onu sizin kalplerinizde süslemiş ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurat, 7)
  4. “Birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Hucurat, 11)

Nakletmiş olduğumuz bu Kur’an ayetleri, fısk kelimesini iki anlamda kullanmıştır. İlk gruptakiler tamamen “kâfir” anlamında, ikinci gruptakiler ise “günahkâr” manasındadır. Bu ayırım doğru bir sonuca ulaşabilmek için çok önemlidir; bu nedenle buna dikkat edilmesi zorunludur.

Burada “Peki bu ayırımı bilmenin yolu nedir, nasıl bileceğiz?” şeklinde bir sorunun sorulması mümkündür. Bu soruya şu şekilde cevap veririz: Bu ayırımı bilebilmenin tek bir yolu vardır, o da; kelimenin, içerisinde kullanıldığı nassın karineleridir. Nass içerisinde yer alan karineler sayesinde fısk kelimesinin kâfir manasında mı olduğu, yoksa günahkâr anlamına mı geldiği rahatlıkla bilinebilir. Karineler bilinmeden bunun tayini zordur.[3]

 

Faruk Furkan



[1] DİA. “Fısk” maddesi, 13/37.

[2] “el-Îmân, Hakikatuhu, Havarimuhu, Nevakiduhu” Abdullah b. Abdulhamid el-Eserî, sf. 112.

[3] Bkz. “Kavâ‘id fi’t-Tekfîr”, sf. 22.

Okunma Sayısı:4095