“Onlar öyle erlerdir ki, ne ticaret ne alışveriş kendilerini Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Ve onlar, kalplerin ve gözlerin (dehşetten) allak bullak olacağı bir günden korkarlar.” (24/Nûr, 37)
İnsan, elini veya ayağını sıcak suya ilk dokundurduğu anda önce biraz acı çeker, sonra zaman içerisinde eli o sıcaklığa alışır.
KALP de kendisine zarar veren şeylere ilk muhatap olduğunda önce biraz zarar görür, sonra zaman içerisinde ona alışır.
Bu gün kalbimize zarar veren nice şeyler var:
• Televizyon
• İnternet
• Caiz olmayan ticaretler
• Gıybet mahalli olan gereksiz oturumlar
• Boş birliktelikler...
Tüm bunlar, manevî açıdan kalbimize ciddi anlamda zarar veren şeylerdir. Ama birkaç kez bunlarla hem dem olunca kalbimiz onlara alışıyor ve artık onlardan gelen zararları “hissedemiyor”. Tıpkı elimizin sıcak suyu zamanla hissedemediği gibi...
Bir şeyin kalbinize zarar verip-vermediğini bilmek istiyorsanız, bir süre ondan uzak kalın ve sonra tekrar ona bakın. İlk gördüğünüzde –eğer fıtratınız bozulmamışsa– ondan rahatsız olacaksınız. İşte bu şey, böylesi bir durumda kalbiniz için zararlıdır, ondan uzak durun.
Örneğin: Kadınlarla aynı ortamda çalışan bir erkek için onlarla konuşmak zamanla “normal bir şey”miş gibi gelmeye başlar. Ama hayatında kadın olmayan bir erkeğin kadınlarla rahatlıkla konuşması çok zordur/anormaldir.
Birisi alışmıştır; artık hissetmez. Diğeri alışmadığı için rahatsızlık duyar.
Tavsiyem; kötülüğü terk etmek için uğraş vermektense, kötülüğe hiç alışmamak daha iyidir, daha kolaydır.