“Kur’ân, âlemler için bir öğüt ve hatırlatmadan başka bir şey değildir.” (68/Kalem, 52)
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…
İşlemiş olduğu bir amel veya söylemiş olduğu bir söz sebebiyle küfre düşmüş birisinin imamlığı ittifakla batıldır. Böyle birisinin arkasında kılınan namaz tüm ulema nezdinde sahih değildir. Bu şekilde eda edilen bir namaz sahibine sevap getirmeyeceği gibi namaz borcunu da üzerinden düşürmez. Dolayısıyla küfre girmiş birisinin arkasında namaz kılınmaz.
Malum olduğu üzere kâfir birisi ibadete ehil değildir. Tüm ibadetleri gibi kılmış olduğu namazları da geçersizdir. Çünkü ibadetlerin kabulündeki temel şart şirk ve küfürden arınmış imandır. Dolayısıyla imanı olmayanın veya imanına şirk bulaştıranın ibadetleri kabul değildir.
Kâfirin kıldığı namazın kabul edilmeyeceği noktasında ulema ihtilaf etmemiştir. Onun kılmış olduğu namaz kabul olmadığına göre kıldırmış olduğu namazda haliyle kabul olmayacaktır. Zira kendisi için namazı sahih olanın başkası içinde namazı sahihtir, kendisi için namazı sahih olmayanın başkası içinde namazı sahih değildir. Bu nedenle kâfirler namaz kıldırmaya ehil değildirler.
Sonuç olarak ibadete ehil olmamaları ve amellerinin kabul edilmemeleri sebebiyle kâfirlerin arkasında namaz kılmak sahih değildir. Cünübün veya abdestsiz birisinin arkasında kılınan namaz nasıl ki kabul edilmeyecekse, kâfir birisinin arkasında kılınan namaz da aynı şekilde kabul edilmeyecektir. Bu, tüm ulemanın ittifakla kabul ettiği bir husustur. Şimdi bu noktada bazı nakiller yapalım.
İmam Şafiî “el-Ümm” adlı eserinde der ki: “Şayet kâfir birisi Müslüman olan bir topluluğa imamlık yapacak olsa, Müslümanlar onun “kâfir” olduğunu bilseler de bilmeseler de namazları sahih olmaz. Onun namaz kılması -eğer namazdan önce İslam’a girecek bir söz söylememişse- kendisini İslam’a sokmaz. Onun kâfir olduğunu bildiği halde arksında namaz kılanlar çok kötü bir şey yapmış olurlar…”[1]
İbn-i Kudâme el-Makdisî der ki: “Kâfir birisinin arkasında -onun kâfir olduğu ister namazın bitiminde bilinsin ister namazdan önce bilinsin- namaz kılmak hiçbir surette sahih olmaz. Arkasında namaz kılanların namazlarını iade etmeleri gerekmektedir…”[2]
İmam Nevevî der ki: “Küfre düşürücü bir bidat işleyen kimsenin arkasında namaz kılmak sahih değildir.”[3]
Kitabın aynı yerinde yine şöyle der: “İşlemiş olduğu bidat sebebiyle küfre düşmeyen bir bidatçinin arkasında namaz kılmak mekruh olmakla birlikte sahihtir. Ancak işlediği bidat sebebiyle küfre düşmüşse önceden de ifade ettiğimiz gibi böylesi birisinin arkasında diğer kâfirlerin arkasında olduğu gibi namaz kılmak sahih değildir.”[4]
Şâşî der ki: “Kâfirin imameti sahih değildir.”[5]
Şankîtî der ki: “Küfre düşmüş birisinin, kadının ve hünsanın arkasında namaz kılmak sahih değildir”[6]
İbn-i Useymîn der ki: “Küfre düşmüş birisinin arkasında namaz kılmak mutlak surette sahih/geçerli değildir…”[7]
Vehbe Zuhayli der ki: “Bir kişinin imamlığı şu şartlar sayesinde geçerli olur:
1) İslam: Kâfirin imamlığı ittifakla sahih değildir…”[8]
Diyanet Vakfının hazırlamış olduğu “İman ve İbadetler” adlı İslam ilmihalinde şöyle geçer:
“İmamın ergin (baliğ), belli bir aklî olgunluk düzeyine ulaşmış (âkil), ve tabii ki Müslüman olması şarttır. Küfrü gerektirecek bir inancı bulunan, bid’at ve dalalet ehlinin arkasında namaz kılınmaz.”[9]
Yaptığımız nakillerden de anlaşılacağı üzere küfre girmiş birisinin arkasında namaz kılınmayacağı kuşkusuzdur. Şer‘î kurallar çerçevesinde bir kimsenin küfre düştüğüne inanıyorsak o kişinin arkasında namaz kılamayız. Bu gün, bu mesele çok basite indirgenmekte ve hafife alınmaktadır. Oysa mesele hiçte basite alınmayacak kadar önemlidir. Zira sonucunda namaz gibi önemli bir ibadetimizin kabul edilip-edilmemesi söz konusudur. Bu nedenle birilerinin bu meseleyi hafife almasına ve hassasiyeti elden bırakmasına aldırış etmemeli, namazlarımızı kime teslim ettiğimize dikkat göstermeliyiz.
Son olarak; günümüzde insanlara namaz kıldıran din görevlilerinin göreve başlarken altına imza attıkları maddelerin küfre delaleti sarihtir. Böylesi küfür içerikli metinlere bir müslümanın imza atması düşünülemez. Bu nedenle böylesi kimselerin arkasında namaz kılmanın ne kadar doğru olduğunu siz düşünün.
Faruk Furkan
[1] “el-Ümm”, 1/168.
[2] “el-Muğnî”, 3/438.
[3] “el-Mecmu‘ Şerhu’l-Mühezzeb”, 4/252.
[4] Aynı kaynak.
[5] “Hilyetu’l-Ulema fi Marifeti Mezâhibi’l-Fukahâ”, 2/169.
[6] “Şerhu Zâdi’l-Müstekni‘”, Muhammed b. Muhammed eş-Şankîtî, 1/60.
[7] “eş-Şerhu’l-Mumti‘ alâ Zâdi’l-Müstakni‘”, Muhammed Salih b. Useymîn, 4/220.
[8] “el-Fıkhu’İslâmî ve Edilletuhu”, 2/340.
[9] “İman ve İbadetler, İlmihal”, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, (Yeni Şafak Gazetesi armağanı) sf. 278.