“İman eden erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. Onlar iyiliği emreder, kötülükten menederler.” (Tevbe, 71)
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (İsra Suresi, 26, 27)
İsra Suresinde yer alan bu ayetlerin Allah’a hesap verme şuuru içerisinde olan müminleri dehşete düşürmemesi mümkün değil. Yaptığı her işten, kazandığı ve harcadığı her maldan mutlaka hesaba çekileceğini bilen bir mümin, malını saçıp-savuranların şeytanlara kardeş olacağını düşündüğünde nasıl dehşete kapılmaz ki? Şimdi ayeti daha iyi anlayabilmek için bazı izahatlar yapalım.
“Saçıp-savurma” olarak tercüme edilen ayet-i kerimenin Arapça orijinalinde “تبذير/tebzîr” kelimesi geçmektedir. “Tebzîr” Arapçada malı uygun olmayan yerlere harcama, saçıp savurma ve israf etme gibi manalara gelir. Nitekim sahabe ve Tabiinden birçok tefsir âlimi bu kelimeyi bu şekilde açıklamıştır.
Sahabenin önde gelen âlimlerinden Abdullah İbn-i Mesud ve İbn-i Abbas radıyallâhu anhuma der ki:
“Tebzîr; malı Allah’ın hoşnut olmayacağı bir şeyde harcamak demektir.”
İmam Mücahit ise şöyle demiştir:
“Kişi malının tamamını Allah’ın razı olacağı bir işte harcasa o, malını saçıp savuranlar kapsamına girmez. Ancak malından çok az bir şeyi Allah’ın razı olmayacağı bir şeye harcasa o kesinlikle malını saçıp savuranlar kapsamına girer.”
İmam Zeccâc ise bu kelimeyi “Malı Allah’a itaatin dışında bir şeyde harcama” olarak tefsir etmiştir.
Müfessirlerin bu yorumlarından anlaşıldığına göre ayette yer alan “Tebzîr/saçıp-savurma” ifadesini “Mallarımızı Allah’ın razı olmayacağı yerlere harcamak, O’nu hoşnut etmeyen işlere sarf etmek ve faydasız işlerde onları tüketmek” olarak anlayabiliriz.
Bir insan tıpkı Ebu Bekir gibi malının tamamını Allah’ın razı olduğu bir işte harcasa asla malını saçıp savurmuş sayılmaz. Ancak onu Allah’ın hoşnut olmadığı bir alış-verişte kullansa kesinlikle israf etmiş olur. Böylesi israfa kaçanlar ayetin açık ifadesine göre şeytanlara kardeş olmuştur. Acaba şeytanlara kardeş olmak ne demektir? Şeytanlara nasıl kardeş olunur?
Bu soruya yine âlimlerimizin izahatlarıyla cevap verecek olursak; şeytanlar malların hep batıl yollarda kullanılmasını emreder, insanlara mallarını boş işlerde sarf etmeleri hususunda vesvese verir ve malın sürekli boş işlerde kullanılmasını murad ederler. Bu nedenle malını Allah’ın razı olmayacağı işlerde harcayanlar tıpkı şeytanlar gibi olmuş olurlar. Yani bu hususta onlarla aralarında bir benzerlik söz konusu olur. Hâlbuki mümin bir kul hiçbir konuda şeytana benzememelidir. Müminin her konuda şeytana muhalefet etmesi farzdır. Onun tüm vasıflarına muhalefet etmesi dininin ona yüklemiş olduğu bir görevdir. Örneğin şeytan cimriliği emreder, o halde müminin cimrilik etmemesi fazdır; şeytan zulmü emreder, o halde müminin zulmetmemesi farzdır. Aynı bunun gibi şeytan malın israf edilmesini emreder o halde müminin malını israf etmemesi fazdır. İşte herhangi bir konuda Allah’ın emrinin aksine, şeytanın istediği ve arzuladığı bir şey yapılıyorsa, bu onun çağrısına icabet etmek demektir ve haramdır. Böyle davrananlarda şeytana benzedikleri için onun kardeşi olmuş olurlar.
Şimdi tüm bu izahlardan sonra aklımı meşgul eden birkaç soruyu sizinle paylaşmak istiyorum:
İsra Suresindeki bu ayetleri okuyan bir müslümanın bu ve benzeri soruları kendisine sorması ve kendisinin şeytanlara kardeş olup-olmadığını çok iyi tespit etmesi gerekmektedir. Allah’ın, Peygamberin ve muttaki kulların dostu ve kardeşi olduktan sonra şeytanlara kardeş olmak ne de korkunç bir şeydir! Allah beni ve sizleri bu korkunç durumdan muhafaza etsin.
Son olarak; üstte sigaraya ilişkin sorduğumuz soruları hayatımızda Allah’ın razı olup-olmadığını kestiremediğimiz diğer şeylere de sorarak bu ayette yer alan tehdidin kapsamına girip-girmediğimizi iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Allah bizi şeytanlara değil, peygamberine ve salih kullarına kardeş olanlardan eylesin. (Âmîn)
Faruk Furkan