“Şüphesiz ki şeytan sizin için bir düşmandır; o halde sizde onu düşman edinin. O, yandaşlarını ancak cehennemliklerden olmaya davet eder.” (Fatır Suresi, 6)

SURİYE LİDERİ ESED İNSAN MI, YOKSA…?


بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 

Son günlerde kâfir Nusayri takımının Suriye’de ki mazlum insanlara ve günahsız çocuklara karşı gerçekleştirdikleri katliamı duymayanımız yoktur. Bu taifeden merhamet beklemek gibi bir durumumuz yok elbette. Bunlar, tarihte olduğu gibi bu günde aynı şekilde küfürlerinin gereğini icra ediyor ve mazlumların kanlarıyla, zulüm üzere diktikleri saltanat ağacını sulamaya devam ediyorlar.

Allah azze ve celle Kitab-ı Kerimi’nde böylelerinin, zaten iktidar olduğunda yeryüzünü fesada vereceğini, bozgunculuğu yayarak hem ekini hem de nesli perişan edeceğini bildirmiştir.

“O, iş başına geçince yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise fesadı/bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 204, 205)

“Sizden beklenen iş başına gelip yönetimi ele aldığınızda yeryüzünde fesat/bozgunculuk çıkarmak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalamak değil midir? İşte bunlar, Allah’ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.” (Muhammed, 22, 23)

Ben burada Suriye’de yapılan zulmü ve detayını irdelemeyeceğim; zira oradaki zulüm dâni-kâsi herkese malumdur ve Allah’ın basiretini kör ettiği kimseler dışında –ki Şia ve sevdalıları bunların başında gelir– hiçbir kimseye kapalı değildir.

Benim burada anlatmaya çalışacağım şey, Esed isimli şahsın insan mı yoksa hayvan mı olduğunu ispat etmek olacak.

Azıcık Arapça aşinalığı olan veya İslamî kaynakları birazcık gözden geçiren herkes çok iyi bilir ki, “Esed” Arap dilinde “Aslan” demektir. Yiğitliği, cesareti ve gözüpekliliği ifade eder. Kafirlere, hainlere ve despot zalimlere karşı durduğu, onları korkuttuğu ve onlardan hiç korkmadığı için İmam Ali radıyallahu anh’a “Esedullâh” denmiştir. Yani Allah’ın aslanı…

Beşşar Esed ve soyuna; yiğit, korkusuz ve gözüpek olsunlar diyedir herhalde bu isim verilmiştir.

Onlar gerçekten de yiğit, cesur ve gözüpektirler; ama imam Ali gibi kafirlere, hainlere ve despot zalimlere değil; müslüman, mazlum ve kimsesizlere…

Çocuklara, yaşlılara ve kadınlara…

Eli silah tutamayan, elden, ayaktan düşmüş garip-gurabaya karşı…

Evet, onlar bu tip insanlara karşı gerçekten de çok yiğittirler! Bu manada tam bir esed’dirler.

Bu nedenle ona insan mı diyeceğiz, yoksa hayvan mı belli değildir.

Sizce ne demeli?

Şekil ve suretine bakarak insan mı demeli; yaptıklarına bakarak hayvan mı…? Hangisi?

Sizi bilmem ama bana göre o, ismi ile müsemmadır; yani tam bir hayvandır. Neden mi? Çünkü o esed’dir. Esed ise hayvandır.

Biraz daha ileriye gideyim mi?

O hayvandan bile daha kötü bir mahluktur. Zira hayvanlar arasında hem cinsinlerini, yani kendi cinsinden olanları yok etmek için çabalayan bir tane bile varlık yoktur. Hayvanlar ne kadar vahşileşirlerse vahşileşsinler istisnaî bazı hallerin dışında asla hemcinslerine saldırmazlar. Çakallar, Afrika köpekleri ve benzeri nice yırtıcı hayvan bile tüm vahşiliklerine rağmen asla kendisi gibi olan diğer varlıklara saldırmaz. Saldırsa bile onun saldırısı hır-gürden başka bir şey olmaz. Ama gelin, görün ki, bizim bu canavar, maalesef kendi cinsine saldırıyor, onları katlediyor ve yok olmaları için eliden geleni yapıyor. Hem de hunharca, acımaksızın, en ufak bir merhamet duymaksızın…

Bu açıdan bakıldığında Esed, hayvanların bile yapamadığını yapıyor; onlara rahmet okutacak tarzda davranışlar sergiliyor. Fesadını yaymak, zülüm ve kan akıtmaya dayalı sisteminin bekasını sağlamak adına bir hayvandan, bir canavardan daha saldırgan oluyor. Bir hayvan, ancak karnını doyuracak miktarda karşı tarafa zarar veriken, bizim mezkûr hayvan, binlere doymuyor, onbinleri yok etmek için planlar yapıyor, tıpkı hemcinsi esedlerin yaptığı gibi kükreyerek milyonlara mesaj vermeye çalışıyor.

Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan, 44)

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da sapıktırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A‘raf, 179)

Ayetleri dikkatlice okuduğumuz zaman görürüz ki bu gibi kimseler, akıllarına ve kendilerine ulaşan vahye uymayıp sırf his ve duygularına göre hareket etmeleri bakımından hayvanlara benzetilmiş; hayvanların hareketlerinin, kendilerine verilen güç ve kabiliyetlerin yaratılış amacına uygun olmasına karşılık böylesi kimselerin davranışlarının bu özellikten yoksun bulunmasından ötürü de onlardan gidişçe daha sapık oldukları belirtilmiştir. Yani bu tür kimseler bu bakımdan hayvanlardan bile daha aşağı, daha kötü ve daha beyinsizdirler.

Bilmem derdimi anlatabildim mi ama, bu insana “insan” demek hem yaptıklarından dolayı hem de ismi gereği gayr-i mümkündür.

Hele hele kafa yapısı kendisi ile aynı olan bazı siyasetçilerin söylediği gibi “sayın” demek hiç mümkün değildir. Gerçi ona sayın diyenlerin insanlıktan ne kadar nasibi var bir bakmak gerek. Onu da bir başka yazımızda inceleriz inşâallah.

Allah tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Başta Suriye olmak üzere Tevhid adına dünyanın dört bir yanında cihad eden tüm mücahid kardeşlerimizi görünen ve görünmeyen orduları ile desteklesin, ayaklarını hak üzere, tevhid üzere sabit kılsın. Gayelerini bir kıldığı gibi, saflarını da birlesin. Tüm kafir ve facirlere karşı onlara zafer ihsan etsin. Allahumme amîn.

(Rasûlüm!) Sakın ha, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (n cezalandırılmasını), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim, 42)

 Faruk Furkan 

Okunma Sayısı:1496