“(O gün) Peygamber: “Rabbim! Benim kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” diyecek.” (25/Furkan, 30)

YABANCI KADINLARLA TOKALAŞMANIN HÜKMÜ VE KONUYLA ALAKALI ÂLİMLERİN GÖRÜŞLERİ


بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

Tefsir, hadis, fıkıh ve diğer İslamî ilimlerle uğraşan ilk dönem ve son dönem âlimlerinin tamamı, yabancı kadınla tokalaşmanın haram olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Yaşadığımız şu çağda ortaya çıkan ve savunucusu[1] tarafından yabancı kadınlarla tokalaşmanın caiz olabileceğini savunan şaz görüş hariç, aradan geçen bunca zamana rağmen −bildiğim kadarıyla− onlara muhalefet eden bir kimse bile yoktur.

Konuyla alakalı olarak, gerek dört mezhebe müntesip âlimlerin gerekse diğer ulemanın görüşleri ortadadır. Onlar bu görüşlerinde yabancı kadınlarla tokalaşmanın şer‘an haram olacağını ifade etmektedirler. Onların bu noktadaki delilleri bir sonraki bölümde ele alınacaktır. Şimdi onların kavillerini zikredelim.

Konuya İlişkin Dört Mezhebin Açıklamaları

  1.  Hanefîlerin Görüşleri

1) “el-Hidâye” adlı eserin yazarı olan İmam Merğinânî şöyle der: “Bir erkeğin −şehvetten emin olsa bile− (yabancı bir) kadının yüzüne ve eline dokunması helal değildir.”[2]

2) İmam Semerkandî der k: “İster şehvetle olsun ister şehvetsiz, genç bir bayan dokunmak haramdır; ancak zann-ı galibe göre şehvet duymayacağından emin olunursa o zaman kişinin yaşlı kadınlarla tokalaşmasında bir sakınca yoktur. Yok, eğer kadın şehvet duyuyorsa o zaman −erkek şehvet duymasa bile− onunla tokalaşmak helal olmaz.”[3]

3) “el-İhtiyâr” adlı kitapta şöyle geçer: “Kişi, −eğer şehvetten eminse− yabancı bir kadının sadece yüzü ve ellerine bakabilir; diğer yerlerine bakamaz. Eğer şehvetten emin değilse o zaman kadının yüzüne ve ellerine bakmasıda caiz değildir. Bu hükümden hâkim ve şahit istisna tutulmuştur. Kişinin −şehvetten emin olsa bile− bu organlara dokunması caiz olmaz.”[4]

4) “ed-Dürrü’l-Muhtâr” adlı kitabın müellifi şöyle der: “Kişi şehvetten emin olsa bile bir kadının yüzüne ve ellerine dokunamaz; bu, helal değildir.”[5]

5) İmam Zeylaî der ki: “Kişinin −şehvetten emin olsa bile− yabancı bir kadının yüzüne ve ellerine dokunması −aralarında mahremiyet bulunduğu ve zaruret olmadığı için− caiz değildir.”[6]

6) İmam Kâsânî der ki: “Bu iki uzva (yani el ve yüze) dokunmanın hükmüne gelince; onlara dokunmak helal değildir.” [7]

7) “Mültekâ” adlı eserin müellifi şöyle der: “Eğer kadın genç ise −kişi şehvetten emin olsa bile− namahrem bir kadına bakamaz…”[8]

B) Malikîlerin Görüşleri

8) Kadı Ebu Bekir İbnu’l-Arabî[9] der ki: “Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:

«Ey Nebi! İman eden kadınlar, hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, maruf olan hiçbir işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» (Mumtahine, 12)

Urve radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir: “Hz. Peygamber ancak bu ayet ile imtihana çekerdi.”

Ma’mer der ki: İbn-i Tâvus, babasının şöyle dediğini bana haber verdi: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli, −sahip olduğu hanımlar haricinde− hiçbir kadının eline değmemiştir.”

Yine Hz. Aişe’den şöyle nakledilmiştir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli (yabancı) bir kadının eline değmemiştir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Ben kadınlarla tokalaşmam! Benim yüz kadına söylediğim söz bir kadına söylediğim söz gibidir.»

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in, elbisesi üzerinden kadınlarla tokalaştığı (biat aldığı) rivayet edilmiştir. Hz. Ömer’in O’nun yerine biat aldığı da nakledilir. Yine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bir kadın görevlendirdiği, bu kadının Safa Tepesi’nde durarak kadınlardan biat aldığı da rivayet edilen hadisler arasındadır. Ancak bunların tamamı zayıftır. Bu nokta da sadece “sahih” olarak rivayet edilen hadislere itimat etmek gerekir.[10]

9) İbnu’l-Arabî başka bir kitabında da şöyle der: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, anlaşmanın önemini vurgulamak için erkeklerden hem sözlü, hem de fiilî olarak −musâfaha etmek sureti ile− biat alırdı. Kadınlar da (kendileriyle) böyle biatleşmesini isteyince onlara şöyle dedi: «Benim yüz kadına söylediğim söz bir kadına söylediğim söz yerine geçer.» Allah Rasûlü’nün o kadınlarla tokalaşmayışının nedeni; yabancı kadına dokunmanın dinen haram olduğunu bizlere bildirmektir.”[11]

10) İmam Bâcî der ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ‘Ben asla kadınlarla tokalaşmam’ derken −Allah en iyisini bilir ama− bundan sakınılması gerektiğini kastediyordu; zira erkeklerle biatleşmesinin şekli: eli el üstüne koymak/musâfaha etmekti. Kadınlarla biatleşme de ise −onlarla ten teması olacağı için− bu şekli yasakladı.”[12]

C) Şafiîlerin Görüşleri

11) İmam Nevevî der ki: “Henüz yüzünde tüy bitmemiş güzel çehreli çocuklarla tokalaşmaktan uzak durmak gerekir. Şüphesiz ki onlara (şehvetle) bakmak haramdır. Âlimlerimiz şöyle demişlerdir: «Kendisine bakılması haram olan kimseye el ile dokunmakta haramdır; hem bunun haramlığı daha da şiddetlidir.» Kişinin yabancı bir kadına bakması ancak evlenme, alış-veriş ve benzeri durumlarda caizdir. Kadınlara dokunmak ise bu durumların hiçbirisinde caiz olmaz.”[13]

12) Yine İmam Nevevî, Hz. Aişe hadisini[14] naklettikten sonra şöyle der: “Bu hadis, kadınlardan biat almanın söz ile olacağını gösterir… Yine kadının sözünü duymanın mubah olduğu, onun sesinin avret olmadığı, −kan aldırma ve tedavi olma gibi bir zaruret bulunmadığı sürece− onun tenine temas etmenin yasaklandığı bu hadisten çıkarılan hükümlerdendir.”[15]

13) İbn-i Hacer der ki: “Hz. Aişe hadisinden şu hükümler çıkar:

a) Namahrem kadının sesini duymak mubahtır.

b) Kadının sesi avret değildir.

c) Zaruret olmadığı sürece tenine temas etmek yasaklanmıştır.”[16]

14) İbn-i Hacer başka bir yerde de şöyle der: “Namahrem kadınla ve henüz tüyü bitmemiş güzel yüzlü çocuklarla musâfaha edilmez.”[17]

15) “Kifâyetu’l-Ahyâr” adlı eserin sahibi şöyle der: “Kadının neresine bakmak haramsa orasına dokunmak ta −evleviyetle− haramdır; zira dokunmak daha fazla haz verir.”[18]

16) Hafız Irakî şöyle der: “Hz. Aişe hadisi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in elinin eşlerinden ve sahip olduğu cariyelerinden başka bir kadına −ne biatleşme esnasında ne de başka bir işte− değmediğini göstermektedir. Eğer O, −korunmuşluğuna ve hakkında şüphe edilmesinin söz konusu olmamasına rağmen− böyle bir şeyi yapmamışsa, O’nun dışında kalan insanların evleviyetle bunu yapmaması gerekir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in bu işten sakınmasının sebebi; bunun kendisine haram olmasından dolayıdır.”[19]

17) Hafız Hazımî der ki: “Bu mesele hakkında birçok sahih hadis varit olmuştur. Bu hadislerin tamamı Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in kendisine namahrem olan kadınlardan musâfaha şeklinde biat almadığını açıkça ortaya koymaktadır. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kadınlarla olan biati ancak söz ile vuku bulmuştur.”[20]

18) Şeyh Burhaneddin el-Ca‘berî Ümeyme radıyallahu anha hadisini[21] naklettikten sonra şöyle der: “Bu, gerek biatleşmede, gerekse diğer durumlarda kadınlarla tokalaşmanın haram olduğunu ortaya koyan sahih bir hadistir.”[22]

D) Hanbelîlerin Görüşleri

19) Şeyhu’İslâm İbn-i Teymiyye der ki: “Kadınlara ve henüz yüzünde tüy bitmemiş parlak çocuklara şehvetle bakmak haramdır. Bunun helal olduğunu iddia eden icmaen kâfir olur. Şehveti harekete geçiren bakışlarda haramdır. Bu görüş, İmam Ahmed ve İmam Şafiî tarafından da ifade edilmiştir. Şehvetle olan her bir bakış ihtilafsız haramdır. Bunun ilişki için veya gözü eğlendirmek amacıyla olması fark etmez. Kadına dokunmak ona bakmak gibidir; hatta daha ötedir.”[23]

20) İbn-i Muflih der ki: “Kadın kadınla, erkek erkekle tokalaşabilir. Genç kızın ise erkekle tokalaşması haramdır. ‘el-Fusûl’ ve ‘er-Ri‘âye’ adlı kitaplarda böyle zikredilmiştir.”[24]

21) İbn-i Muflih, Muhammed b. Abdillah b. Mihran’dan şunu nakletmiştir: “Bir gün Ahmed b. Hanbel’e kadınlarla tokalaşan bir adam hakkında soru soruldu. Ahmed b. Hanbel ‘Böyle bir şey olmaz!’ dedi ve çok ağır konuştu. Bunun üzerine ben ona: ‘Ey İmam! Adam elbisesi ile tokalaşıyor (teni kadının tenine değmiyor, bu olur mu?)’ dedim. İmam yine ‘Hayır’ cevabını verdi.”[25]

22) Sefârînî der ki: “Genç bir bayanla tokalaşmak haramdır. ‘el-Fusûl’ ve ‘er-Ri‘âye’ adlı kitaplarda da hüküm böyledir. ‘el-İkna’ adlı eserde de −diğerlerinde olduğu gibi− bunun kesin bir şekilde haram olduğu ifade edilmiştir. Hiç şüphe yok ki, kadınla tokalaşmak ona bakmaktan daha şerli bir iştir.”[26]

23) “Menâru’s-Sebîl” adlı eserin müellifi şöyle der: “Şehvetle veya şehvetin galeyana gelmesi korkusu ile zikretmiş olduklarımıza bakmak haramdır. Dokunmak bakmak gibidir; hatta −şehveti harekete geçirme bakımından daha ileri bir seviyede olduğu için− (haram olma hususunda) daha önceliklidir. Bakılması haram olan yerlere dokunmakta haramdır.”[27]

Çağdaş Âlimlerin Görüşleri

24) Muhammed Nasiruddin el-Elbânî der ki: “Bu hadiste,[28] kendisine helal olmayan kadınlara dokunan kimse için çok ağır bir tehdit vardır. Yine bu hadis, yabancı kadınlarla tokalaşmanın haram olduğuna delildir; zira tokalaşmak kadına dokunma kapsamındadır.”[29]

25) Vehbe Zuhayli şöyle der: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in “Ben asla kadınlarla tokalaşmam” hadisinden dolayı kadınlarla tokalaşmak haramdır.”[30]

26) Dr. Muhammed Abdulaziz Amr der ki: “Namahrem olan genç bir kadınla tokalaşmanın haram olduğuna dair (âlimler arasında) icma‘ vardır.”[31]

27) Ramazan el-Bûtî der ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kadınlardan nasıl biat aldığına dair zikrettiğimiz bu şeylerden anlaşıldığına göre, kadınların biati ancak söz ile olur; elleri tutulmaz. Ellerin tutulması erkeklerle biatleşmede söz konusudur. Bu da bize göstermektedir ki, erkeğin, kendisine namahrem olan kadınların bedenine dokunması caiz değildir. Ben bu mesele hakkında İslam âlimleri arasında her hangi bir ihtilafın olduğunu bilmiyorum. Bunun caiz olması ancak tedavi, kan aldırma ve diş çektirme gibi konularda mümkündür…”[32]

28) Şeyh İsmail Mukaddem der ki: “Müslümanlar! Allah bizlere ve sizlere rahmet etsin. Bilmeniz gerekir ki, bir erkeğin namahrem olan bir kadınla tokalaşması caiz değildir. Aynı şekilde erkeğin bedeninden bir uzvun kadının bedeninden bir uzva değmesi de caiz olmaz.”[33]

29) Allame Muhaddis Fadlullah el-Cîdânî der ki: “Karşılaşma anında musâfaha yapmak icmaen sünnettir; ancak yabancı kadın ve tüysüz güzel gençler bu hükümden istisna edilmiştir.”[34]

30) Şemsu’l-hakk Azîm Abâdî der ki: “Üstadımız Kadı Beşiruddin el-Kanvecî, kadınlarla tokalaşmayı caiz görmeyenlerin en şiddetlilerindendi. Onun bu konuya ilişkin bir risalesi vardır. Üstat orada kadınla tokalaşmanın caiz olmayacağına dair sözü bayağı uzatmıştır. Gerçek şu ki, doğru olan da budur.”[35]

31) Ahmed el-Bennâ der ki: “Bu konuyla alakalı hadisler açıkça ortaya koymaktadır ki, yabancı kadınla tokalaşmak ve arada bir engel olmaksızın onun tenine temas etmek haramdır.”[36]

32) Muhammed Sultan el-Ma‘sûmî der ki: “İster şehvetle olsun ister şehvetsiz, ister genç olsun isterse yaşlı yabancı kadınlarla tokalaşmak caiz ve helal değildir. Bu, hem dört mezhebin, hem de diğer ulemanın görüşüdür.”[37]

33) Muhammed Ali es-Sabûnî der ki: “Erkekler elini Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eline koyarak Müslüman olmak, cihad etmek ve işitip itaat etmek üzere biatleşiyordu. Kadınlara gelince; hiçbir şekilde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’İn bir kadınla tokalaştığı ve elini bir kadının eline koyduğu sabit değildir. Onlarla biatleşme yalnızca söz ile olmuştur…’’

Sabûnî devamla şöyle der: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in ne biatleşmede ne de başka bir durumda kadınlarla el sıkıştığı sabit değildir.’’[38]

34) Abdulaziz b. Bâz ile İbn-i Useymin’e şöyle bir soru yöneltilmiş:

“Yabancı bir kadınla tokalaşmak caiz midir? Şayet eline bir şey giymişse hüküm nasıl olur? Tokalaşan kimsenin genç veya yaşlı olması ya da (kendisi ile tokalaşılanın) acûz (yaşlı) bir kadın olması hükmü değiştirir mi?

Bu soruya şöyle cevap vermişlerdir:

“Kendileri ile evlenilmesi caiz olan kadınlarla tokalaşmak her ne surette olursa olsun caiz değildir. Onların genç veya yaşlı olması ya da tokalaşan erkeğin genç veya ihtiyar olması fark etmez. Çünkü bu iki gruptan her biri için etkilenme (fitneye düşme) tehlikesi vardır. Sahih olarak rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ben kadınlarla tokalaşmam!’’

Hz. Aişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir.

“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli asla bir kadının eline değmiş değildir. O, kadınlarla yalnızca söz ile biatleşirdi.’’

Delillerin umumiliği ve fitneye sürükleyen yolların kapatılmasının (Seddü’z-zeria) lüzumundan dolayı tokalaşırken (eldiven gibi) bir engelin olup-olmaması da pek önemli değildir. (Yani bu ne şekilde olursa olsun caiz olmaz)”[39]

35) Bu iki âlime kitabın ilerleyen sayfalarında şöyle bir soru yöneltilmiştir: “Acaba evlenmeleri bize haram olan (teyze ve hala gibi) akrabalarımızla bir engel vasıtasıyla tokalaşmamız caiz midir?

Bu soruya da şöyle cevap vermişlerdir: “Bir erkeğin bu tür kimselerle ister bir vasıta ile olsun isterse vasıtasız, her surette tokalaşması caizdir. Çünkü mahrem[40] olan bir erkeğin kendisiyle evlenmesi haram olan bir kadının yüzüne, ellerine, ayaklarına ve ehl-i ilmin zikretmiş olduğu yerlerine bakması caizdir. Ancak akraba olan bu kadın eğer mahrem değilse, o zaman onunla musâfaha etmek ister bir engel vasıtası ile olsun, isterse direk olarak, caiz değildir. Eğer ortada erkeklerin bu tür kadınlarla musâfaha etmesi gibi bir adet/anane varsa o takdirde kişinin İslam’a ters olduğu için bu âdeti yok etmesi gerekir. Hiç şüphe yok ki ten teması bakıştan daha etkilidir. Genel itibarı ile şehvetin dokunma yoluyla harekete geçmesi bakma yoluyla hareket geçmesinden daha önceliklidir. Kişinin mahremi olmayan kadınların eline bakması bile uygun değilse, o halde nasıl olurda o eli sıkabilir?”[41]

36) Suudi Arabistan Fetva ve İlmî Araştırma Komitesine yöneltilen bir soru şöyledir: “Ben dayımla birlikte Ananemden süt emen birisiyim. (Yani dayımla sütkardeşim) Şu halde benim, dayımın eşiyle (Yengemle) selamlaşıp tokalaşmam caiz midir? Yoksa bana mahrem olmadığı için haram mıdır?

Bu soruya heyet şöyle cevap vermiştir: “Dayınla birlikte Ananenden ister sür emmiş ol ister olma, sen (yengene) namahrem olduğun için elinin onun eline değmesi caiz değildir; ama dil ile selam vermen caizdir.

Hz. Aişe Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kadınlarla biatleşmesini ifade eden ayeti tefsir ederken şöyle demiştir: “Vallahi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli biatleşme sırasında asla bir kadının eline değmemiştir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in kadınlarla biatleşmesi ancak ‘Ben şuna dair seninle biatleştim’ sözü ile olmuştur.” (Buhârî rivayet etmiştir.)

Umeyme bnt. Rukayka radıyallahu anhâ şöyle anlatır:

“Ben, biat etmek için gelen kadınlarla beraber Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldim. Hep birlikte: «Ya Rasûlullah! Ellerimizi tutarak biat almayacak mısın?» dedik. Bunun üzerine O şöyle buyurdu: “Ben asla kadınlarla el sıkışmam. Benim bir kadına söylediğim söz yüz kadına ayrı ayrı söylediğim söz gibidir’’ (İmam Ahmed sahih bir senetle rivayet etmiştir.)[42]

37) Şeyh Muhammed Hâmid’de yabancı kadınlarla tokalaşmanın haram olduğuna fetva vermiştir. Hatta onun “Yabancı kadınlarla tokalaşmanın İslam’a göre Hükmü’’ adında birde risalesi vardır. [43]

38) Abdulkerim Zeydan der ki: “Âlimlerin sözlerini, delillerini ve Sünneti Seniyye’de erkeğin kadınla tokalaşması ve birbirine dokunması hususunda zikredilen hadisleri incelendiğimde; benim nezdimde erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşmasının caiz olmayacağı daha ağır basmaktadır. Bu noktada tokalaşmaya erkeğin başlaması ile kadının başlaması arasında hiçbir fark yoktur. Aynı şekilde genç veya yaşlı olmaları ya da birinin genç öbürünün yaşlı olması da hükmü değiştirmez, çünkü erkekle kadının tokalaşmasının tehlikesinden bahseden hadisler mutlak olarak gelmiş ve gençlere caiz olmayıp yaşlılara caiz olduğunu gösteren en ufak bir takyit varit olmamıştır.”[44]

Yabancı Kadınlarla Tokalaşmanın Caiz Olmadığına

Dair Âlimlerin Getirmiş Olduğu Deliller

Gerek önceki dönem âlimlerinin gerekse son dönem ilim ehlinin, yabancı bir kadınla tokalaşmanın haram olduğuna dair görüşlerinin aktardıktan sonra şimdi de onların konuyla alakalı delillerinin zikretmeye çalışacağım.

1) Hz. Aişe Hadisi:

Hz. Aİşe radıyallahu anhâ der ki: “Mümin kadınlar Hz. Peygamber’e hicret ederek geldiklerinde, Hz. Peygamber Allah-u Teâlâ’nın «Ey Nebi! İman eden kadınlar, hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, maruf olan hiçbir işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» (Mumtahine, 12) buyruğu gereği onları imtihan ederdi. Onlardan her kim bu şartları kabul ederse imtihan edilmeyi[45] kabul etmiş oluyordu.

Kadınlar bunu sözleriyle kabullendiklerinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onlara “Haydi gidebilirsiniz. Kuşkusuz Ben sizlerle biatleştim’’ derdi.

Hz. Aişe der ki: “Allah’a yemin olsun ki, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli hiçbir kadının eline değmiş değildir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in onlarla biatleşmesi ancak söz ile olmuştur.”[46]

Buhârî’nin Hz. Aişe’den yapmış olduğu rivayet ise şu şekildedir:

“Mümin kadınlardan her kim bu şartları kabul ederse Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona: “Ben seninle sözlü olarak biatleştim’’ derdi.

Hayır, Vallahi Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli biatleşme sırasında hiçbir kadına değmiş değildir. Rasûlullah onlarla ancak ‘Ben seninle bu şartlar üzere biatleştim’ diyerek biat ederdi…”[47]

İbni Mace’nin Hz.Aişe’den aktarmış olduğu diğer bir rivayet şu şekildedir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in elinin içi asla bir kadının elinin içine değmemiştir. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem onlardan söz aldığında onlara ‘Ben sizinle söz vasıtası ile biatleştim’ derdi.”[48]

İbn-i Hacer der ki: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in ‘Ben sizinle sözlü olarak biatleştim’ buyruğu, O’nun erkeklerle biatleşmede olduğu gibi el ile değil de, söz ile biatleştiğini gösterir.’’[49]

İmam Nevevi der ki: “Hz Aişe’nin ‘Vallahi, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli asla bir kadının eline değmiş değildir, Rasûlullah’ın onlarla biatleşmesi söz ile olmuştur’ sözü, kadınlarla biatleşmenin el ile değil de, söz ile olacağını gösterir. Aynı şekilde erkeğin biatleşme şeklinin hem el hem de söz ile olacağı, namahrem bir kadının sesini duymanın caiz olduğu ve sesinin avret olmadığı, kan aldırma ve tedavi olma gibi bir zorunluluk bulunmadıkça namahrem bir kadının tenine dokunulmayacağı bu hadisten çıkarılan hükümlerdendir.[50]

2) Umeyme bnt. Rukayka Hadisi:

Umeyme radıyallahu anhâ der ki: “Ben, bir grup kadınla beraber Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e biat etmek için geldim. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e:

— Ey Allah’ın peygamberi, bizler Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek, ellerimiz ve ayaklarımız arasında bir iftira düzüp getirmemek ve iyi şeyler hususunda sana isyan etmemek üzere sana biat ediyoruz, dedik. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selem:

— Güç yetirdiğiniz ve takat getirdiğiniz şeylerde, buyurdu.

Bizler:

— Allah ve peygamberi bize bizden daha merhametlidir, haydi (ver elini de) biat edelim, dedik.

Bunu üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selem:

— Ben kadınlarla el sıkışmam. Benim yüz kadına toptan söylediğim söz her kadına ayrı ayrı söylenmiş yerine geçer, buyurdu.”[51]

Tirmizî hadis için “hasen-sahih’’ hükmünü vermektedir.[52] İbn-i Kesir “İsnadı sahihtir’’ derken [53] Elbnî’de aynı kanıya ulaşmıştır.[54] Şuayb el-Arnavut ise hadisin senedinin Buhârî ve Müslim’in şartlarına uygun olduğunu belirtir.[55]

Tirmizî’nin diğer bir rivayeti ise şu şekildedir:

“Ümeyme radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e:

— Ya Rasûlullah, haydi biatımızı kabul et, dedi (Sufyan der ki: O, bununla ‘bizimle musâfaha et’ demeyi kastetmektedir.)

Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

— Ben kadınlarla tokalaşmam. Benim yüz kadına toptan söylediğim söz her kadına ayrı ayrı söylenmiş hükmündedir, buyurdu.[56]

Abdurrezzak’ın “Musannef’’ adlı eserinde yer alan diğer bir rivayet ise şu şekildedir:

Ümeyme radıyallahu anhâ der ki: Bizler:

— Ey Allah’ın Peygamberi! Seninle musâfaha etmeyecek miyiz? dedik. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

— Ben kadınlarla musâfaha etmem. Benim bir kadına söylemiş olduğum söz yüz kadına ayrı ayrı söylenmiş yerine geçer, buyurdu.”[57]

Başka bir rivayette de şöyle geçer:

Ümeyme radıyallahu anhâ der ki:

“Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bizden hiç kimse ile el sıkışmadı.’’[58]

Bu hadisler Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in biat alma esnasında kadınlarla tokalaşmadığını beyan eden açık naslardır.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem biat alma esnasında kadınlarla tokalaşmamışsa, biatleşmenin dışında kalan yerlerde haydi haydi tokalaşmamıştır.

Eğer Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem korunmuş olmasına rağmen onlarla tokalaşmayı terk ediyorsa, bizim daha öncelikli bir şekilde bunu terk etmemiz gerekmektedir; çünkü o bizim örneğimiz ve rehberimizdir.

3) Abdullah b. Amr Hadisi:

Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Amr radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem biat alma esnasında kadınlarla musâfaha etmezdi.’’[59]

Allame Münavî, İbn-i Hacer el-Heysemî’nin bu hadisin senedi için “Hasen’’ hükmü verdiğini nakletmektedir.[60]

Ahmed el-Bennâ, İbn-i Hacer ve Suyutî’nin bu hadisi “Hasen’’ kabul ettiklerini söylemektedir.[61]

Elbani der ki: “Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Tirmizî ve diğer hadis imamlarının, Amr b. Şuayb’ın babasından onunda dedesinden rivayet etmiş olduğu hadisle delil getirmiş olmaları nedeniyle hadisin isnadı hasendir.”[62]

4) Tâvus Hadisi:

İmam Tirmizî Ma’merden, O İbn-i Tâvustan, O da babasından şöyle nakleder: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in eli, sahip olduğu kadınların dışında hiçbir kadına değmiş değildir.’’[63]

Hadis Elbânî’nin de belirttiği gibi sahihtir.

İbn-i Cüreyc’in İbn-i Tâvus’tan onunda babasından yapmış olduğu rivayet ise şöyledir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem kadınlardan söz alır ve ben kadınlarla musâfaha etmem’’ derdi.[64]

5) Nüheyye bnt. Abdillah Hadisi:

Ebu Nuaym’ın rivayet ettiğine göre Nüheyye radıyallahu anhâ şöyle demiştir: “Ben babamla birlikte Hz. Peygamber’in yanına geldim. Hz. Peygamber erkekler ile biatleşip musâfaha etti. Kadınlarla ise ancak biatleşti; onlarla musâfaha etmedi.”[65]

6) Ukayle bnt. Ubeyd Hadisi:

Ukayle bnt. Ubeyd radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ben kadınların ellerine değmem!”

Hadisi Taberânî “el–Evsat’’ ta rivayet etmiştir. Hadis Elbânî’nin de belirttiği gibi “sahih’’ tir.[66]

Bu ve bir önceki rivayet, Hz. Aişe’nin Rasûlullah’ın biat alma esnasında kadınlarla musâfaha etmediğine dair naklettiği hadisi desteklemekte ve Hz. Aişe’nin bu noktada yalnız kalmadığını göstermektedir. Yine bu rivayetler Hz. Aişe’nin −birilerinin iddia ettiğinin aksine− konuyla alakalı malumatının ne derece (ileri) olduğunu ifade etmede yeterlidir. Meseleye ilişkin ortaya atılan şüphelere cevap verirken bu mesele izah edilecektir.

7) Makil b. Yesâr Hadisi:

Makil b. Yesâr radıyallahu anh Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Sizden birinizin başının demir iğneler ile delinmesi kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.’’

Hadis, Taberânî ve Beyhakî tarafından rivayet edilmiştir. Münzirî der ki: “Taberânî’nin ricali sahih hadis ricalidir.” [67]

Elbânî der ki: “Hadisi Rûyânî “Müsned”inde rivayet etmiştir. Senedi “ceyyid’’ dir. Hadisi rivayet edenlerin tamamı sikadır. Şeddad b. Said hariç hepsi Buhârî ve Müslim’in ricalidir. Şeddad ise sadece Müslim’in ricalindendir. Onun hakkında her ne kadar ufak çapta eleştiri olmuşsa da bu hadisi “Hasen’’ seviyesinden aşağı inmez…” “…Bu hadiste, kendisine helal olmayan kadınlara dokunan kimse için çok ağır bir tehdit vardır. Yine bu hadis yabancı, kadınlarla tokalaşmanın haram olduğuna delildir; zira tokalaşmak (kadına) dokunma kapsamına dâhildir.”[68]

8) Ebu Hureyre Hadisi:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğluna zinadan nasibi yazılmıştır. O buna mutlaka erişecektir. Gözler zina eder; gözlerin zinasın bakmaktır. Kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, ellerin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalp ise arzular ve temenni eder. (En sonunda) ferç bunu ya tasdik eder ya da tekzip!”[69]

İmam Nevevî der ki: “Hadisin manası şöyledir: Âdemoğluna zinadan nasibi takdir edilmiştir. Onlardan kimisinin zinası fercini haram olan diğer bir ferce girdirmek sureti ile hakiki olurken, kimisinin zinası da harama bakmak, zina (türü şeylere) kulak vermek, yabancı bir kadının eline dokunmak, onu öpmek, zinaya gitmek, zinaya bakmaya, ona dokunmaya ya da yabancı bir kadınla haram olan sözle konuşmaya gitmek suretiyle mecâzî olur.”[70]

9) İslam şer‘î bir gerekçe olmaksızın yabancı bir kadına bakmayı haram kılmıştır.[71] Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Müslümanları yabancı bir kadınla karşılaştıklarında gözlerini çevirmeye teşvik etmektedir. Cerir b. Abdillah radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ani bakışın hükmünü sordum bana hemen gözlerimi başka tarafa çevirmemi emretti.’’[72]

Büreyde radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Hz. Ali’ ye şöyle demiştir: “Ey Ali! İlk bakışa sakın ikincisini ekleme. Her ne kadar ilk bakış senin için (caiz) olsa da, ikinci bakış senin için caiz değildir.”[73]

Şevkanî der ki: “Bureyde hadisi göstermektedir ki, hiçbir kasıt ve art niyet olmaksızın gerçekleşen ani bakışlar, bakan kişi için günahı gerekli kılmaz, çünkü bununla mükellef olmak imkân dışıdır. Asıl yasak olan şey kişinin kasten ve kendi isteği ile bakması veya gözü kaydığı anda gözünü (haramdan) çevirmemesidir.”[74]

Şer‘î bir gerekçe olmaksızın namahrem bir kadına bakmanın haram olduğuna dair birçok delil vardır. Eğer bakmak haramsa dokunmak haydi haydi haramdır. Çünkü dokunmanın nefiste yapacağı etki bakmanın meydana getireceği etkiden çok daha fazladır. Ten teması şehveti kırbaçlama ve fitneye davetiye çıkarma açısından göz ile bakmaktan kat be kat daha etkilidir. Şenkıtî’nin de belirttiği gibi insaf ehli olan insanlar bu gerçeği gayet iyi bilirler.[75]

İmam Nevevî der ki: “Bakılması haram olan birisine dokunmak da haramdır. Hatta dokunmak daha şiddetli bir şekilde haram olur. Yabancı bir kadına bakmak, kişi onunla evlenmeyi amaçladığında, alış-veriş esnasında ve benzeri durumlarda caiz olur. Ama dokunmak bu sayılanların hiçbirisinde caiz olmaz.”[76]

Bu zikredilenler namahrem bir kadınla tokalaşmanın haram olduğunu gösteren en önemli delillerdir.

Bu delillere ön yargısız/samimiyetle bakan birisi, bunların sıhhati ve yabancı kadınla tokalaşmanın haram olduğunu ortaya koyma noktasında ne denli kuvvetli olduğuna kanaat getirecek ve yine bu deliller onu insanlığın efendisi Hz. Muhammed’e ittiba ederek onlarla amel etmeye sevk edecektir. Ama hevasına uyan, taassüp ehli olan ve şer’î hükümlerden sıyrılıp kurtulmaya çalışan birisi ise, gün ortasında güneşin parlaklığı gibi açık seçik olan bu delillerle ikna olmayacak, aksine kimi zaman fasit tevillerle kimi zaman da “zaruret’’ veya “maslahat’’ adı altında bir takım yanlış değerlendirme ve hatalı izahlarla farklı yollara başvurarak bu şer’î hükümden kurtulmak için bahaneler aramaya kalkışacaktır.


 

YAZAN: HÜSAMEDDİN AFFANE

TERCÜME: İBRAHİM GADBAN



[1] Bu fikri ilk olarak ortaya atan kimse “Hizbu’t-Tahrîr” adıyla bilinen cemaatin lideri “Takiyyuddin en-Nebhânî” dir. Bu kitapta yer alan eleştiri ve tenkitler hep bu şahsa ve onun ortaya attığı fikirlere yöneliktir.

[2] “el-Hidâye mea Tekmileti Şerhi Fethi’l-Kadîr”, 8/460.

[3] “Tuhfetu’l-Fukahâ”, 3/334.

[4] “el-İhtiyâr li Ta‘lîli’l-Muhtâr”, 4/156.

[5] “Hâşiyetu İbn-i Abidîn”, 6/367.

[6] “Tebyinu’l-Hakâik”, 6/18.

[7] “Bedâiu’s-Senaî”, 6/2959.

[8] “Mültekâ’l-Ebhur”, 2/237.

[9] Malikîlerin bu büyük âlimi ile sûfîlerin Şeyhu’l-Ekber’i olan İbn-i Arabî’yi birbirine karıştırmamak gerekir.

[10] “Ahkâmu’l-Kur’ân”, 4/1791.

[11] “Ârıdatu’l-Ahvezî”, 7/95, 96.

[12] “el-Muntekâ Şerhu’l-Muvattâ”, 7/308.

[13] “el-Ezkâr”, sf. 228.

[14] Bu hadis, kitabın ilerleyen bölümlerinde gelecektir.

[15] “Şerhu Sahihi Müslim”, 13/10.

[16] “Fethu’l-Bârî”, 16/330.

[17] A.g.e. 13/294.

[18] Kifâyetu’l-Ahyâr”, sf. 353.

[19] “Tarhu’t-Tesrîb”, 7/44, 45.

[20] “el-İ‘tibâr”, sf. 406.

[21] Ümeyme radıyallahu anhâ hadisi, kitabın ilerleyen sayfalarında gelecektir.

[22] “Rusûhu’l-Ahbâr”, sf. 511.

[23] “el-İhtiyârâtu’l-İlmiyye”, “el-Fetâva’l-Kübrâ”nın beşinci cildinde. Sf. 118.

[24] “el-Âdâbu’ş-Şer‘iyye”, 2/257. (Not) Müellif, İbn-i Muflih’in ibaresini naklederken büyük olasılıkla nakilde eksik aktarımda bulunmuştur; çünkü elimizde ki nüsha da yer alan ifadeye göre düzgün bir anlam çıkmamaktadır.

[25] “A.g.e. 1/280.

[26] “Gıdau’l-Elbâb”, 1/280.

[27] “Menâru’s-Sebîl”, 2/142.

[28] Şeyh Elbânî’nin işaret etmiş olduğu hadis şudur: “Sizden birinizin başının demir iğnelerle delinmesi kendisine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.” (Sahihu’l-Camii’s-Sağîr, 7177)

[29] “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”, hadis no: 226.

[30] “el-Fıkhu’l-İslâmî veEdilletuhu”, 3/567.

[31] “el-Libâsu ve’z-Ziyne fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye”, sf. 147.

[32] “Fıkhu’s-Sîyre”, sf. 296.

[33] “Edilletu Tahrimi Musâfahati’l-Mer’eti’l-Ecnebiyye”, sf. 5.

[34] “Fadlullahi’s-Samed Şerhu’l-Edebi’l-Müfred”, 2/454.

[35] “et-Ta‘liku’l-Muğnî alâ Süneni Darâkutnî”, 4/147.

[36] “el-Fethu’r-Rabbânî bi Tertibi Müsnedi’l-İmam Ahmed b. Hanbel eş-Şeybânî”, 17/351.

[37] “Akdu’l-Cevheri’s-Semîn”, sf. 189.

[38] “Tefsîru Âyâti’l-Ahkâm”, 2/564, 565.

[39] “Fetâva’l-Ulema li’n-Nisâ”, sf. 50.

[40] “Mahrem” kelimesi ile evlenilmeleri caiz olmayan kimseler kastedilir. Bunlar, erkeklerden baba, oğul, kardeş ve benzerleri; kadınlardan ise anne, bacı, kız çocuğu ve benzerleridir. Bu tip insanların aralarında evlenme yasağı bulunduğu için “Mahrem” denilmiştir. Aralarında evlenme yasağı olmayanlara ise Farsça bir terim olan “Namahrem” lafzı kullanılır. Bu terimlerin detayı kitabın ikinci bölümünde geçmişti.

[41] “Fetâva’l-Ulema li’n-Nisâ”, sf. 112.

[42] “Fetâvâ’l-Lecneti’d-Dâime”, fetva no: 2823.

[43] “Hükmü’l-İslâm fi Musâfahati’l-Mer’eti’l-Ecnebiyye”, sf. 97.

[44] “el-Mufassal fî Ahkâmi’l-Mer’eti”, 3/239.

[45] İbn-i Abbas radıyallahu anhuma’ya göre kadının imtihan edilmesi; eşine kızarak veya başka bir belde de yaşamayı arzu ederek yahut dünyaya olan rağbeti ya da bir erkeğe olan sevgisinde dolayı hicret etmediğine; aksine Allah ve Rasûlü için evinden ayrıldığına dair yemin ettirilmesidir.

[46] Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir. Bkz. Buhârî Fethu’l-Bârî Şerhiyle birlikte, 11/345, 346. Müslim Nevevî Şerhiyle birlikte, 13/10. hadis no: 1866.

[47] “Fethu’l-Bârî”, 10/261.

[48] “Sahihu Süneni İbn-i Mâce”, hadis no: 2324.

[49] “Fethu’l-Bârî”, 10/261.

[50] “Şerhu’n- Nevevî”, 10/13.

[51] Hadisi Tirmizî, Nesaî, İbn-i Mâce, İmam Malik, İmam Ahmed, İbn-i Hibban ve Dârakutnî rivayet etmiştir.

[52] “Tirmizî”, 4/152. Hadis no: 1597.

[53] “Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm”, 4/352.

[54] “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”, hadis no: 529.

[55] “el-İhsân”, 10/417.

[56] “el-Musannef”, hadis no: 9826.

[57] “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”, hadis no: 529.

[58] Hadis −Elbânî’nin de belirttiği üzere− hasen bir senetle Ahmed ve Hâkim tarafından rivayet edilmiştir. Bkz. “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”, hadis no: 529.

[59] “Müsned”, 2/213.

[60] “Feydu’l-Kadîr”, 5/186.

[61] “el-Fethu’r-Rabbânî”, 17/35.

[62] “Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha”, hadis no: 530.

[63] “Tirmizî”. 3/173.

[64] Abdurrezzak, “el-Musannef”, hadis no: 9831.

[65] “et-Telhîsu’l-Habîr”, 4/169.

[66] “Sahihu’l-Camii’s-Sağîr”, hadis no: 7177.

[67] Aynı yer.

[68] “et-Terğîb ve’t-Terhîb”, 3/39.

[69] Müslim, 2654.

[70] “Şerhu Müslim”, 16/206.

[71] Bkz. “el-Muğnî”, İbn-i Kudâme, 7/102.

[72] Bkz. “Şerhu Müslim”, 14/139.

[73] Hadisi Ahmed, Ebu Davud, Tirmizî, Taberânî ve Hâkim rivayet etmiştir. Hâkim hadisin senedinin “sahih” olduğunu belirtmiş, İmam Zehebî’de ona muvafakat etmiştir. Elbânî ise hadisin “hasen” olduğunu söyler. Bkz. “Sahihu’l-Camii’s-Sağîr”, hadis no: 7953.

[74] “Neylu’l-Evtâr”, 6/127.

[75] “Edvâu’l-Beyân”, 6/603.

[76] “el-Ezkâr”, sf. 228.

Okunma Sayısı:2586