Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat-56)

LÂ İLAHE İLLALLAH’IN ŞARTLARI

 بسم الله الرحمن الرحيم

Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

 

Şart Kelimesinin Manası

Şart, lügatte “alamet, nişane, belirti, bir şeyi zorunlu kılma” veya Türkçe de de kullandığımız gibi “şart koşmak” anlamlarına gelir. Kelimenin bu kısmının bizim maksadımızla ilgisi yoktur. Bizi asıl ilgilendiren kısım, bu kelimenin fıkıh usûlü terminolojisinde ne anlama geldiğidir. Zira şart kelimesinin ıstılahî anlamıyla kullanış alanı Usulu’l-fıkıh’tır. Şimdi, usûl âlimlerinin bu kelimeyi nasıl tarif ettiğine bir göz atalım.

Şam’ın büyük âlimlerinden birisi olan Mustafa Said el- Hınn, şart kelimesini şöyle tarif eder:

“Şart; kendi yokluğundan meşrutun (şart koşulan şeyin) de yokluğunun gerektiği, ama varlığından meşrutun varlığının gerekmediği, şeydir.”[1]

Vehbe Zuhayli de hemen hemen aynı lafız ile şartı tarif etmiştir.[2]

Hasan Karakaya şöyle der:

“Hükmün bulunması kendisinin bulunmasına bağlı olan husustur. Yani hükmün bulunması şartın bulunmasına bağlıdır. Bu nedenle şartın yokluğu halinde hükümde bulunmaz. Fakat şartın varlığı halinde hükmünde mutlak bulunması gerekmez…”[3]

Usulu’l-Fıkıh kitaplarının hepsi “şartı” aşağı yukarı aynı manada tarif etmiştir. Bu nedenle daha fazla nakil yapmaya gerek görmüyoruz.[4] Şimdi yaptığımız tarifler etrafında “şart” meselesini örneklerle açıklayalım.

Örneğin, abdest almak namazın sıhhati için bir şarttır. Namaz ise meşruttur, yani şart koşulan şeydir. Dolayısıyla abdestolmadan namaz olmaz. Çünkü abdest şarttır; ama abdest var diye ille de namaz kılınması gerekmez.

Bu tarifi bir de Lâ İlâhe İllallâh’ın şartları üzerinde uygulayalım. Mesela Lâ İlâhe İllallâh cümlesinin şartlarından birisi “İkrar ve Telaffuz” dur. Bir kimse diğer şartları göz ardı ederek bu şartı yerine getirse, sırf bununla Lâ İlâhe İllallâh cümlesini hakkıyla gerçekleştirmiş olmaz. Ancak bu şartı yerine getirmediğinde, işte o zaman Lâ İlâhe İllallâh’ın tamamen yokluğu söz konusu olur.

Tekrar vurgulamamız gerekirse; birinci misalde ki “şart” abdesttir; “meşrutta” namazdır. Şartın (yani abdestin) bulunması, mutlaka meşrutun (yani namazın) bulunmasını gerektirmez. Ama şartın (abdestin) yokluğundan meşrutun (namazın) yokluğu söz konusudur.

İkinci misaldeki “şart”  ikrar ve telaffuzdur; “meşrutta” Lâ İlâhe İllallâh cümlesinin tahakkuk etmesidir. Şartın (yani ikrar ve telaffuzun) bulunması mutlaka meşrutun da bulunmasını (yani Lâ İlâhe İllallâh cümlesinin tahakkuk etmesini) gerektirmez. Ama ikrar ve telaffuzun yokluğundan meşrutun (Lâ İlâhe İllallâh’ın tahakkuk etmesinin) yokluğu gerekir. Lâ İlâhe İllallâh’ın diğer şartları[5] içinde aynı şey geçerlidir. Diğerleri de üstte zikri geçen iki örneğe kıyas edilebilir.

Bir insanın Allah katında gerçek anlamda mü’min olabilmesi bu şartları tam anlamıyla kabul ederek tatbik etmesine bağlıdır. Bu şartlardan birini veya bir kaç tanesini ihlal ettiğinde kişiden “hakiki iman” vasfı kalkar; geriye sadece zahiri bir portre kalır. Bu da kişiye sadece dünyalık bir İslam sureti kazandırır ki, bununla ahirette ki ebedi saadeti elde etmek mümkün değildir. Sadece onu gören insanlar kendisine zahiren Müslüman muamelesi yapar. Hakikatte ise o, hakkı ile iman etmemiş bir insandır.

Lâ İlahe İllallah’ın Şartları

Lâ İlâhe İllallâh tevhid kelimesi, cennetin anahtarıdır. Fertlerin ya da toplumların kurtuluşu, ancak bu söze bağlıdır. Ama bu kelime sadece mücerret bir şekil de söylenen bir sözden ibaret değildir. Lâ İlâhe İllallâh kelimesinin, fertleri ve toplumları kurtuluşa sevk edebilmesi, ancak bir takım şartları da beraberinde gerekli kılmaktadır. Nasıl ki; namaz, oruç, hac ve benzeri ibadetlerin Allah katında makbul olabilmesi için yine Allah tarafından sınırları kesin bir şekilde bildirilmiş şartları mevcut ise, Lâ İlâhe İllallâh kelimesinin de söyleyen kimseyi kurtuluşa iletebilmesi için ona yüklediği bir takım yükümlülükler ve şartlar mevcuttur. Bu konuda Hanbelî âlimlerinden İbn-i Recep şöyle demektedir:

“Lâ İlâhe İllallâh’ı söyleyip te ona şahadet etmekten maksat; cehennemden kurtulmayı ve cennete girmeyi gerektiren bir sebep olmasıdır. Bu gereklilik ise söylenen sözün şartlarının hepsinin bir arada bulunması ve onu ortadan kaldıracak bir durumun olmaması halinde geçerlidir. Tevhid kelimesini söyleyen kişide bu kelimenin şartlarından bir tanesi eksik olursa yahut da tevhid kelimesini söyleyen kimse bu kelimeyi ortadan kaldıracak söz veya amelde bulunursa, artık bu tevhid kelimesi, söyleyenin cehennemden kurulmasını ve cennete girmesini sağlamaz. Bu görüş Hasan ve Vehb b. Münebbih’ten nakledilmiştir. Bu konu hakkında söylenenlerin en güzeli ve en kuvvetlisi bu görüştür.”[6]

Başka bir rivayette ise, Vehb bin Münebbih kendisine “Lâ İlâhe İllallâh cennetin anahtarı değil midir?” diye soran bir kimseye şu cevabı vermiştir:

“Elbette öyledir. Ancak onu açacak anahtarın dişleri var ise… Bilindiği gibi hiç bir anahtar dişsiz değildir. Şayet sen dişleri olan bir anahtar getirebilirsen, o senin için cennetin kapısını açacaktır. Aksi takdirde ise açılmayacaktır.”[7]

İslam âlimleri, Lâ İlâhe İllallâh cümlesinin 9 şartı olduğunu söylemişlerdir. Bu şartlar sırasıyla şöyledir:

  1. İlim
  2. Tâğutu inkâr
  3. İkrar
  4. Sıdk ve ihlâs
  5. Yakin
  6. Muhabbet
  7. İnkiyâd
  8. Bu kelime gereğince amel
  9. Bu inanç üzerine vefat etme.

Şimdi bu şartları madde madde ele alarak şerh etmeye çalışalım. Yardım ve başarı yalnız Allah’tandır.

 

 

 

 

 Faruk Furkan 



[1] el- Kafi’l-Vafî fî Usuli’l-Fıkhi’l-İslamî, sf. 52, Müessesetü’r-Risale baskısı.

[2] Bkz: Usulu’l Fıkhi’l İslami, 1/99. Daru’l-Fikri’l Muasır baskısı.

[3] Fıkıh Usulu, Hasan Karakaya, sf. 216. Buruç Yayınları.

[4] Geniş bilgi için bkz: el-Luma’ fî Usuli’l-Fıkh, İmam eş-Şiyrazî, sf. 99; İfadatu’l-Envar alâ Usuli’l-Menâr, Aleaddin el-Haskafi, sf. 303.

[5]  Bundan sonraki konuda bu şartları tek tek ele alacağız inşâallah.

[6]    İbn-i Recep el-Hanbelî, Kelimetü’l İhlâs, sf. 7.

[7]    Buhari, Kitabu’l Cenaiz, 1. Bkz: İstismar Edilen Kavramlar, sf. 156.

Okunma Sayısı:10911