Ben, cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat-56)
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…
Son zamanlarda çarşı-pazarlarda yeni bir çarşaflı Müslüman bayan tiplemesi ile karşılaşıyoruz: Üstü siyah çarşafla örtülü, yüzü, hatta gözü dahi kapalı; ama ayaklarına giymiş olduğu ‘babet’ modeli ayakkabı veya ‘sandalet’ nedeni ile siyahın içerisinden adeta “Ben buradayım” diye nida eden ve beden rengini ele veren ince, şeffaf ve ten rengi çoraplı sözüm ona tesettürlü bacılar!
Değerli kardeşlerim;
Böylesi bir yazıyı kaleme almak belki de bizim pozisyonumuzda olan ilim talebesi kardeşler için hiç de hoş değil, bunu biliyorum. Lakin “İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma” ilkesinden hareketle Allah için uyarıda bulunmamızın gerekli olduğunu da biliyorum. Bu iki gerçek arasında uzun bir süre düşündüm ve “Acaba bu yazıyı kaleme alarak bacılarımızın diline düşer miyim?” diye ciddi anlamda tereddüt yaşadım. Ama sırf Rabbimin hesabından korktuğum için, böylesi bir yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazıyı okuyan bacılarımızın da bu noktayı göz ardı etmemelerini ve beni anlayışla karşılamalarını kendilerinden istirham ediyorum.
Her şeyden önce şunu iyi bilmemiz gerekir ki, bu dinin Müslümanlar arasında bozulmadan devam edebilmesi, ancak onların hiç çekinmeden birbirlerini uyarmalarına ve bu noktada karşılıklı olarak nasihatleşmelerine bağlıdır. Nitekim Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Din Nasihatten ibarettir”[1]
Sahabeden Cerir b. Abdullah radıyallâhu anh ’da şöyle demiştir:
“Ben Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e namazı sürekli olarak düzgün kılmak, zekât vermek ve her müslümana nasihat etmek üzere biat ettim.”[2]
Bu yazıyı okuyan bacılarımızın bizim sadece ve sadece nasihat babından bu yazıyı kaleme aldığımızı bilmelerini isterim.
“Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.” (Hûd, 88)
Değerli bacım! Şunu iyi bilmelisin ki, bir kadının namahrem insanların görebileceği şekilde vücut hatlarını belli eden dar, ince ve içini belli edecek derecede şeffaf elbiseler giyinmesi tüm ulemanın icması ile haramdır. İnce çorap giymekte bu hükme dâhildir.
Allah’ın emrettiği şekilde örtünmeyen bir bayan ten rengi çorap giyse belki fazla dikkat çekmeyebilir. Ama simsiyah çarşaf giydiği halde altına ten rengi veya buna benzer çoraplar giyen bir bayan son derece dikkat çekmektedir. Bu inkâr edilmez bir gerçektir. Bu hakikati, ancak erkeklerin his ve duygularını bilmeyen kadınlar idrak edemeyebilir!
Bu nedenle çarşaflı bacılarımızın giymiş oldukları çoraplara son derece dikkat etmeleri ve bu noktada çok seçici davranmaları gerekmektedir.
Çarşaf giyen, İslam’ı temsil eden ve dış kıyafeti ile ―farkında olmasa bile― aslen fiilî bir tebliğ yapan bir hanımefendinin ayaklarının rengini belli eden ince çorap veya babet ayakkabı giymesi ne kadar kötü ve ne kadar iğrenç bir durumdur!
Rasulullah sallallâhu aleyhi ve sellem böylesi bir manzarayı görse acaba ne der, nasıl bir tavır sergilerdi?
“Ya Rasulallah! Bunlar 21. yüzyılın muvahhide kadınları, İslam’ın sancaktarları, mücahid nesil yetiştirecek mümine anneleri” desek acaba ne derdi?
Gözleri dahi görülmeyecek şekilde peçe giydiği halde alttan pırlanta gibi parlayan ayaklarını teşhir eden Müslüman hanımlar…
Aman yarabbi! Bu ne afet! Sen bize şuur ver, sen bize fikir ver, sen bize idrak nasip et!
Değerli kardeşim; Burada vurgulamamız gereken bir hakikat daha var: Unutmayalım ki, tesettürdeki asıl gaye, kadının yabancı erkeklere karşı cinsî cazibesini gizlemektir. Bu nedenledir ki İslam, kadının kolundaki altın bileziğin gözükmesine, küpenin, sürmenin, takıların vb. süslerin açığa çıkarılmasına bile izin vermemiştir. Hatta bu sebebe binaen kadının edalı konuşmasına ve ayak sesine varıncaya kadar yasaklayıcı hükümler koymuştur.
Bir bayan, ten rengi çorap giyerek insanların dikkatlerini üzerine çekiyorsa, Allah’ın laneti ile yüz yüze kaldığını ve her an cennetten mahrum olabileceğini unutmamalı ve hatırından çıkarmamalıdır. Bu noktada Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
“Cehennemliklerden iki grup vardır ki ben onları henüz görmedim: Onlardan biri, sığırkuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk. Diğeri de, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremeyeceklerdir. (Hatta) onlar cennetin kokusunu bile alamayacaklardır. Oysa cennetin kokusu şu kadar uzak mesafeden bile hissedilebilir.”[3]
Bazı rivayetlerde ise[4] böylesi tipleri görenlerin onlara lanet okuması emri vardır.
Allahuekber! Cennetin kokusundan mahrum kalmak ve Müslümanların lanetine maruz kalmak! Ne korkunç bir felaket; değil mi? Bir Müslüman hiç bu kötü akıbetle yüz yüze kalmak ister mi?
İşte değerli mümine bacım! Eğer giydiğin çoraba, ayakkabıya veya buna benzer diğer kıyafetlere dikkat etmezsen böylesi kötü akıbetlerle yüz yüze kalabilirsin.
Unutmamalısın ki, senin cihadın da budur. Sen de buna karşı sabrederek Rabbinin cennetini kazanacaksın. N’olur biraz daha hassas davran, kıyafetlerine biraz daha özen göster. Özellikle de giyindiğin ayakkabıya ve çoraba dikkat et. Sen buna dikkat etmezsen sadece harama düşmekle kalmazsın. Bunun yanı sıra birde fasık insanlara “İşte bu çarşaflılar böyledir!” “Üste bir bak, alta bir bak!” şeklinde laflar ettirerek İslam’ın pak adının lekelenmesine sebep olmuş olursun. Bu ise ar ve zillet olarak sana yeter. Unutma ki sen sadece “Sen” değilsin. Aksine sen, giydiğin kıyafet sayesinde İslam’ın bir temsilcisisin. Mümessilin kötü tanıtımından dolayı temsil edilen şey zarar görürse fatura kime kesilir?
Bu nasihatlerimize Allah için kulak ver ve bizleri bu uyarılarımızdan dolayı mazur gör. Rabbim bizi ve seni razı olduğu ameller işlemeye muvaffak kılsın.
“Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.” (Hûd, 88)
Faruk Furkan