“Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” (Lokman, 17)
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…
Kur’an okuyup-anlamanın gerekli olduğuna inanmışsak, o zaman “onu nasıl daha iyi anlayabilirim?” şeklindeki soruya cevap bulmamız gerekmektedir.
Bir insan birisi ile arkadaşlık kurduğu ilk anda hemen ona bütünüyle kendisini açamaz, biraz çekingen durur. Ama aradan belirli bir zamanın geçmesi bu çekingenliği kısmen veya bütünüyle ortadan kaldırır. Artık bundan sonra ilk başlarda konuşamadıkları meseleleri konuşabilir, dertleşemedikleri şeyleri dertleşebilirler. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de aynen böyledir. Onunla ilk defa tanışanlara kendisini tamamıyla açmaz, biraz çekingendir. Lakin kişi onu sürekli ziyaret eder, onunla olan ilişkisini daima artırmaya çalışır ve sık sık onunla buluşursa o zaman Kur’an ona kendisini açar, sırlarını verir ve onunla adeta sıcak bir dost olur.
Bu nedenle Kur’an’ı daha iyi anlayabilmek için her şeyden önce onunla iyi bir irtibat kurulmalı, onunla gerçekleştirilecek görüşmeler sıklaştırılmalı, ayda bir veya yılda bir değil, hemen her gün kendisi ile konuşulmalıdır. Biz eğer bunu hakkıyla becerebilirsek o zaman Kur’an’la artık gerçek bir dost olmuşuz demektir. Onunla gerçek bir dost olduğumuz zaman o, insanların korku ve dehşetten tir tir titrediği günde bizlere Allah huzurunda şefaat edecek ve −inşâallah− lehimize şahitlikte bulunacaktır.
Kur’an’la iyi ve sıkı bir irtibat kurmamız bizim için kaçınılmazdır. Onu her zaman okumaya, anlamaya ve direktifleri doğrultusunda yaşamaya çalışmamız gerekmektedir. Ancak bu okuma ve anlama nasıl gerçekleşecek, onu daha iyi kavramamız nasıl olacaktır? Şimdi bu sorunun cevabını aramaya çalışalım.
Kur’an’ı (Türkçe çevirisini) ilk defa okuyacak kişinin her şeyden önce yanına −birisi yazı, diğeri ise çizmek veya işaretlemek için− iki kalem koyması gerekir. İşaretleyecek kalemin renkli olması güzel olur. Ayetler hakkında kafasına takılan soruları yazmak için de bir defter almalıdır. Sonra Fatiha Suresinden başlayarak Nas Suresine kadar Kur’an’ı baştan sona dikkatlice okumalıdır. Bu esna da kendisini etkileyen veya o an için önemli gördüğü[1] ayetlerin altını çizmeli, anlayamadığı ayetleri ise defterine not etmelidir.
Kişinin bu şekilde gerçekleştireceği ilk okuma ona ortalama Kur’an’ın yarısını veya biraz daha fazlasını anlamış olma olasılığı sağlayacaktır. Anlayamadığı ayetleri ise not ettiği için sürekli olarak cevaplandırmaya ve Kur’an içerisinde cevabını bulmaya çalışmalıdır. Böyle bir okumada kişi ortalama 150 veya 200 soru çıkarabilir.
Daha sonra zikretmiş olduğumuz tarzda baştan sona tekrar okumalıdır. Bu şekilde bir okumayı daha gerçekleştirdiği zaman önceden çıkarmış olduğu soruların belirli bir miktarını Kur’an içerisinde kendisi bulacaktır. Çünkü Kur’an’ın bir kısmı diğer bir kısmını bizatihi kendisi tefsir etmektedir. Önemli olan Kur’an içerisindeki bu açıklamaları bulabilmektir.
Sonra kişi üçüncü kez tekrar bu tarz bir okuma gerçekleştirmelidir. Bu okumasında da aradığı cevapların bir kısmını daha bulacaktır. Üçüncü kez okumasını da tamamladıktan sonra ona “Riyazu’s-Salihîn” adlı hadis kitabını okumasını tavsiye ederiz. Bu kitabı da okuduğu zaman not ettiği sorularından ciddi bir miktarı cevaplandırmış olacaktır.
Böyle bir metodu uyguladıktan sonra geriye kalan sorularına −ki bu sorular muhtemelen ahkâmla, ya da müteşabih ayetlerle alakalıdır− cevap bulamayacaktır. Ama kişi bunlara cevap bulamadım diye üzülmemelidir. Zira âlimlere veya tefsir kitaplarına müracaat ederek eninde sonunda hak cevaplara ulaşacaktır. Çünkü Kur’an, anlaşılmak için vardır. İnsanların kendisini anlamalarını ve manaları üzerinde düşünmelerini ister. Ama bununla birlikte bazı sorulara hiç cevap bulunamıyorsa çokta fazla zorlama yapmamalıdır. Çünkü belki aradığı cevabın bilinmesini âlemlerin Rabbi henüz dilememiş olabilir!
İşte bu tarz bir okumayı gerçekleştiren kişi Allah’ın izni ile Kur’an’ı ve Kur’an’ın maksatlarını anlayacaktır. Bunu anladığı zaman Rabbine olan kulluğu daha da güzelleşecek, Rabbini razı etmesi daha da kolaylaşacaktır.
İbrahim Gadban
[1] Bu ifademizden “Kur’an’da önemsiz ayetlerde varmış!?” şeklinde hatalı bir sonuç çıkarılmamalıdır. Elbette ki Kur’an’ın her ayeti bizim için hayati önem taşımaktadır. Ama bazı ayetler diğerlerine nispetle zaman ve mekân faktöründen dolayı o an için daha fazla önem arz edebilir.